RAKI, ARAKA BAYRAMI ve KIMIZ
Güncelleme tarihi: 2 gün önce
Niye biz Türkler rakı içeriz ? Rakının bizim kültürümüzde niye bu kadar önemli bir yeri vardır ? Atamız niye rakı içmeyi severdi ? Bizim kültürümüzde niye ''rakı içme adabı'' diye bir şey vardır ? İşte bu makalemde sizlere olabildiğince bu kültürün kadim geçmişinden günümüze kadar ulaşan konu ile ilgili ritüel ve kutlamalarından kısaca bahsetmeye çalışacağım.
Konuya ilk önce o olağanüstü hayvan At ile başlayalım...At, hayvancılık ile uğraşan göçmen/konargöçer Türklerin vazgeçilmez bir unsuru olmuştur. “Tarih yapan hayvan” diye nitelendirilen at, Türkler için çok değerli ve kutsal sayılmıştır. Atla oldukça fazla vakit geçirmeleri ve her an yanlarında bulundurmaları da onlar için değerini gösterir.
Eski Türkler atın gökten indiğine inanmışlardır. Atlar, Türklerin çeşitli işlerinde hız ve kolaylığı sağlayacak en etkili
canlıların başında gelmektedir. Türkler konargöçer, göçmen yaşam biçimleri nedeniyle yeni yurt ve yerler keşfetmek için hızlı, güçlü canlılar olan atları yaşamlarına yoldaş etmişlerdir.
Aynı zamanda İskitler döneminde (MÖ 1500 - MS 150) at, tanrılara kurban edilmiştir. Atın kurban edilmesi dışında sahibiyle birlikte defnedildiği de bilinmektedir. At, Türklerde sadece binek hayvanı değil, etinden, derisinden ve sütünden de faydalanılan bir hayvandır. Kısrak sütünden elde edilen kımız da Türkler için çok değerli bir içecek halini almıştır.
Ural-Altay Türk dil grubuna dâhil olan kımız kelimesi, günümüzde de kullanılmaktadır. Ülkelere göre “kumys”,
“koumiss”, “kumiss” gibi isimlerle adlandırılmıştır. Kımızı, Moğolistan sınırlarından Ukrayna sınırlarına kadar
olan bölgede yaşayan göçer halkın tükettiği bilinmektedir. Ünlü antik çağ tarihçisi Bodrumlu Herodot: “Göçer İskitler kısrak sütünden kımız yapmayı bilirler. Onlar kısrak sütünü ağaç kaplara koyarlar, karıştırırlar, döverler, daha sonra üst kısmından alırlar” şeklinde kımız yapımını tarif eder. Herodot aynı zamanda İskitlerin, kısrak sütünü tahta bir kap içine sağdıklarını belirtmiştir.
Antik Çağ Anadolu'sunda yaşamış olan İzmirli Homer de çağdaşları olan Karadeniz’in kuzey taraflarında yaşayan İskitlerin, kısrak sütü sağdıklarını ve bu sütü geleneksel olarak tükettiklerini belirtmiştir. Buradan da anlayacağımız gibi Bozkır kavimleri o dönemlerde kımız yapmayı bilmekteydiler. Eski Rus kaynaklarında da kımızdan ''süt şarabı'' olarak bahsedilir. MÖ140-80 yıllarında yaşadığı bilinen Çinli tarihçi Si-Ma-Cyen, eserinde Hunların kımız tükettiklerinden bahsetmiş; yine Çin elçisi Wang Yen Te’nin, seyahatnamesinde Uygurlar hakkında; “kımız şarabı yaparlar ve sarhoş olurlardı” şeklinde bir anekdot bulunmaktadır. Hatta Çinliler ile kız alıp verme gibi adetler ile kımız kültürünün Çin sarayına girdiği ve eğlencelerde tüketildiği bilinmektedir.
Kazak Türklerinin mitolojisinde kımızı ilk üretenin, atların koruyucusu olarak kabul edilen Kambar olduğu anlatılır. Türk Mitlerinde Kambar Ata olarak da bilinen atların koruyucusunun (ata, ota sözcükleri Asya’da baba anlamına da gelir) kımızı ürettikten sonra insanlara öğrettiği kabul edilmektedir. Asya’da toy ya da tuy olarak bilinen yemek ve müzik eşliğinde gerçekleştirilen törenlerde, kımız son derece önemli bir içecek olarak yer alır. Günümüzde bu geleneksel törenlerde halen, ''atlarımızın koruyucusu büyük ata Kambar Tanrı (Kambar Ata) her dileğini yerine getirsin, kısrağımız bol, kımızımız çok, çocuklarımız sağlıklı, akrabalarımız ahenk içinde olsun, bizi bir ve güçlü kılsın” şeklinde dilek ve dualar yapılabilmektedir. Türklerden kalan en önemli yazılı kaynaklardan olan Divan-ı Lügat’t-Türk adlı eserde kımız : ''Kısrak sütü, tulumda bekletilerek mayalanır, sonra içilir'' şeklinde ifade edilmiştir.
Kısrak sütünün içinde bulunan yağ oranı az olduğundan tereyağı veya peynir elde edilemez. Genellikle süt ve süt ürünleri hemen bozulabileceğinden, kısraktan sağılmış olan taze sütün de 6-9 saat içerisinde tüketilmesi gerekir. Türkler, kısrak sütünü uzun süre kullanabilmek için kımızı üretmişlerdir. Kımızın içerisine keçi sütü de ilave ederek uzun süre saklanabilir hale getirmişlerdir. Pıhtılaşmayan, fermente-alkolik bir ürün olan kısrak sütünü, bozkırda yaşayan Türkler “saba” ve “torsuk” adı verilen deriden kap ya da tulumlara koymuşlardır.
Günümüzde Kazak, Kırgız, Özbek, Tatar, Moğol gibi Orta Asya Türk kök ve kültürlü devlet ve halkları, halen tükettikleri kımızı bilmeyenler için “mayası bozuk” tabirini kullanırlar. Bu içeceği ''kutsal'' sayan Türkler, kımız bayramları düzenlemiş, masallara, mitlere, şiirlere ve hikâyelere konu etmişlerdir. Hatta kımızla ilgili bilmeceler dahi oluşturmuşlardır.
Örneğin Sibirya Yakut ve Hakas Türklerinde bu bayram kısrak sütünün en bol olduğu Mayıs ve Haziran ayı sonlarında düzenlenir. Bölge halkının bayramın ilk gününde, kısrak sütünü çayırlara serptikleri, saçı yaptıkları görülmüştür. Ayrıca Yakut Türklerinin kımızı ateşe serptikleri de bilinmektedir. Genellikle bu tür eğlencelerde erkeklerin kendilerine eş seçtikleri de görülür. Kırgız ve Kazak bayramlarında, kabilenin en yaşlı üyesi dua ederek algış ve şükürlerini sunar. 10 Gün süren bayramda kurban-adak da kesilmektedir. Bu adetler eski Hun Devletlerinde düzenlenen toylarda da görülmekteydi. Görülüyor ki Türklerin bayramlaşma, eğlence ritüel ve kültürleri her zaman var olmuştur.
İslam dini alkolü yasakladığından dolayı, Müslümanlığı benimseyen Türkler mayalanmış olan içeceklere de kuşku ile yaklaşmaya başlamışlardır. Kımızın İslami boyutta hükmü, içinde %3’lük alkol bulunmasından dolayı, keyfi olarak tüketilen alkollü içeceklerin, haram olduğu görüşü yaygınlaşmıştır.
Tun-Tung Bayramı - Hakasya Özerk Cumhuriyeti - Güney Sibirya
Günümüz Kırgızlarının ataları olan Hakas/Abakan Türklerinin İlk Ayran-İlk Süt Bayramı; Araka Bayramı ya da Tun Payram olarak da bilinir. Araka (Türk lehçelerinde - Azerbaycan ve Kafkas - 'Arağ' olarak ta geçer) Türklere ait, fermante edilmiş, alkollü bir içkidir. Günümüz Türkçesinde Rakı olarak bilinir.
Mevsim döngüsü ritüellerinden olan, Hakas Türkleri ve diğer Sibirya Türklerinin binlerce yıldan bu yana kutladıkları bir Türk Bayramıdır. 21 Haziran gündönümünde Güneşin Yengeç burcuna geçtiği dönem kutlanır.
Hayvanlardan, özellikle kısraklardan sağılan ilk sütün, toprağa ve havaya saçı yapılması (libation) yani serpilmesi ile yapılan bir törendir. Bu ritüel, eski Türk mitolojisindeki Tanrıça Umay Ana inancı ile bağlantılıdır. Genç kızlar, Tanrıça Umay gibi ellerinde taşıdıkları süt kasesindeki sütü, toprağa dökerler ki, toprak canlansın ve yeniden doğuş tekrar başlasın.
Bolluk bereket getirmesi için yapılan mevsim döngüsü ritüellerindendir. Fotoğrafların arkasındaki yazı, Göktürklerin (Ökük Türük’lerin) kullandığı, Kadim Türk Tamga Yazısı'dır.
İki At ve Kâse-Kadeh simgesi bu ritüelin ana teması olan Kısrak sütü ve Bengü Su (Hayat Suyu, Can Suyu) bağlamında düşünülen Süt’ü, kısrak sütünden üretilen Kımız’ı ifade eder.
Bakın, Belaruslar kadim Türk Balbal ve Bengütaşlardan esinlenerek ‘’Balbal’’ adını verdikleri bir içki üretmişler ve tüm dünyaya pazarlıyorlar. Armbrand–Belarus Minsk.
Balbal şişelerinin arka tarafında ‘’Authentic Liqueur’’, ‘’Authentic Arkhi’’, Authentic Horz’’ yazılı. ‘’Arak-Arağ’’ içkimizi ‘’Arkhi’’ olarak ifade etmişler... İçeriğinde damıtılmış süt yani kımız, ginseng ve bal bulunuyor.
‘’Bu likör içene güç ve inanç veren kımızdan, bilgeliğin ve ölümsüzlüğün iksiri, bengü su, can suyu, hayat suyu olan baldan, canlılık ve sağlık veren şifalı ot ginseng' den oluşmaktadır.’’
‘’Atalarımız Doğa’nın gizemli güçlerinin farkındaydı. O’na saygıyla yaklaştılar. Boylarının ve atalarının anısını yaşatmak için yüzyıllara meydan okuyan Balballar, Bengütaş’lar diktiler...’’ diye yazarak bir anlamda atalarının Ön-Türk, Türk olduğunu da ifade etmişler.
Ancak kendi öz kültürümüzü kendimiz sahiplensek, bilsek ve tanıtsak daha iyi olmaz mı? Aynı Yunanlıların bizim kahve, baklava, döner, simit gibi geleneksel ürünlerimize sahip çıkmaya çalışmaları gibi bir durum...
Kazak Türkleri ise bu durumun farkında...
Tanıştıralım...10 senedir Kazakistan’da üretimde olan bir konyak ya da kanyak ...Adı Tengri. Tuhaf karşılayanlar olabilir. Tengri-İnanç ve İçki kavramları nasıl bir arada olabilir diye?
Ancak İslam öncesi Gök Tanrı (Tengri) inancının devamı olan Tasavvuf ’ta da Şarap ile Ayin bilinir ancak pek söz edilmez...Yunus’un, Mevlana’nın şiirlerinde de bulabilirsiniz... İçki bana göre her şey gibi fazla tüketildiğinde zararlı olabilen bir madde, ancak kararında ve kendini bilerek-adabıyla tüketildiğinde muhabbetin, sohbetin, paylaşımın, kardeşliğin, yaratıcılığın, sevginin ifadesi ve tamamlayıcısı olur.
Ellerinde And Kadehleri tutan eski Türklerin kurgan-mezar taşları olan Balbalları, Bengütaşları düşünelim...Yalnızca dostlarına ve Umay Ana’ya değil, yendikleri düşmanlarına bile kadeh kaldıran, insanlık değerlerine ve sonsuz yaşam döngüsüne inanan Atalarımızı...ve ‘’Şerefe... Onura...’’ sözünün derin anlamını...
Bakın değerli Muazzez İlmiye Çığ Tengri’yi, sevgiyi ve paylaşımı nasıl ifade etmiş...Işıklar içinde olsun.
‘’Ben eski Türklerin tanrısı Tengri’yi, Gök Tanrı’yı çok severim. İnsandan yalnız sevgi istermiş o. Sadece insanı değil; otu seveceksin, çimeni, ağacı, hayvanı, her şeyi seveceksin. Seven insanı her sıkıntıdan kurtarırmış. Ben sahiden de ne zaman bir sıkıntıya düşsem, hep karşıma bir yardım çıktı.
Sevene yardım eden bir Tanrı! Ne hoş değil mi? Bunu ilk öğrendiğimde bu beni çok heyecanlandırdı. Gök Tanrı benim ruhuma çok yakındır o yüzden. Eski Türklerde çarıkların burnu yukarı doğrudur. Neden biliyor musunuz? Yürürken otları kesmesin, incitmesin diye! Dört bin yıl öncesinden kalan bir kurganda, çamurdan yapılmış bir modelini görmüştüm. Ben de çok etkilenmiştim ilk öğrendiğimde. Üzerinden yürüyüp gittiğin otun bile canını gözetmektir işte sevgi. Bu hayatta yaşayacağımı yaşadım, alacağımı aldım. Verebileceklerimi her zaman verdim. Sümerliler ne demiş?
''Biliyorsan, neden öğretmiyorsun?” Bildiğini öğreteceksin. Tüm mirasım öğretebildiklerimdir. Hala gelip benden bir şey öğrenmek, almak isteyene kapım açık. Benden bir şey istedikleri zaman mutlulukla vermek istiyorum. Gençlerden de tek beklentim var; okusunlar. Her şeyi okusunlar ki yorumlayabilsinler. Ney, neden olmuş bilsinler. Hepsini gözlerinden öpüyorum...’’
İnsanlığa uygarlık ve kültür kazandırmış bir ulusun bireyleri olarak öz kültürümüze ve dilimize sahip çıkalım...
Kaynaklar
https://t24.com.tr/haber/aydin-boysandan-raki-adabi-nedir-meyhane-masasinda-ne-konusulur-ne-konusulmaz,528450 - Rakı Adabı
https://listelist.com/raki-sozleri/ - Rakı Sözleri
Commentaires