MALTA
Bu makalede sizlerle Malta adasını ve Malta'nın tarih öncesi varlığını özet olarak paylaşmaya çalışacağım. Niye Malta diyeceksiniz ? Çünkü sevgili oğlum Cem Hızlıalp yaşamını ve işini Malta'da devam ettirme kararı aldı ve Malta gerçekten de tarihsel varlığı, kültürü ve ekosistemi ile incelenmeye değer bir ada coğrafyası.
Malta Adası, Akdeniz’de stratejik bir konumda yer alan ve Malta Cumhuriyeti’nin ana adasını oluşturan küçük, ancak tarihi ve kültürel açıdan oldukça zengin bir ada. Malta, tarih boyunca Fenikeliler, Romalılar, Araplar, Normanlar, Osmanlılar, Fransızlar ve İngilizler gibi birçok medeniyetin etkisi altında kalmış. Bu durum da adaya eşsiz bir kültürel miras kazandırmış.
Malta Adası, İtalya’nın güneyinde, Sicilya’nın 93 km güneyinde ve Kuzey Afrika’nın yaklaşık 300 km kuzeyinde yer alıyor. Malta Takımadaları’nın en büyüğü. Diğer iki büyük ada, Gozo ve Comino. Valletta Malta Adası’nın ve ülkenin başkenti olup, UNESCO Dünya Mirası listesinde.
Malta dili (Arapça ve İtalyanca etkileri olan yerel bir dil) ve ayrıca İngilizce resmi diller. Malta Adası’nda yaklaşık 400.000 kişi yaşıyor ve dünyanın bir çok ülkesinden turist geliyor; bu da, adayı dünyanın en yoğun nüfuslu bölgelerinden biri yapıyor.
Malta'nın ilginç tarih öncesi dönemine birazdan gireceğim; şimdi kısaca tarihsel dönemine bakalım...
Şövalyeler Dönemi
1530-1798 yılları arasında Malta Şövalyeleri (St. John Şövalyeleri) adayı yönetmiş. Bu dönem, Malta’nın altın çağı olarak kabul edilmekte. Valletta’daki birçok görkemli yapı da bu dönemde inşa edilmiş. St. John Şövalyeleri, diğer adıyla Hospitalier Şövalyeleri (Hastaneciler), 11. yüzyılda Kudüs’te bir hastane kurarak başlayan ve ardından bir askeri-dini tarikat haline gelen, tarihte önemli bir rol oynayan bir örgüt. Şövalyeler, Hristiyan hacıları ve kutsal toprakları korumak için kurulmuş, ancak zamanla güçlü bir askeri ve siyasi organizasyona dönüşmüşler. 1291’de Akkâ’nın düşüşü ile Kutsal Topraklardan çekildiler ve önce Kıbrıs’a, ardından Rodos’a yerleştiler. Rodos’tan ayrılan Şövalyeler, 1530 yılında Kutsal Roma İmparatoru V. Charles zamanında Malta Adası’nı aldı. Bu dönemde, Malta güçlü bir askeri üs haline geldi.
Osmanlı Kuşatması (1565)
Osmanlı İmparatorluğu, 1565 yılında Malta’yı fethetmeye çalıştı ancak Büyük Kuşatma başarısızlıkla sonuçlandı. Kanuni Sultan Süleyman, Malta’nın alınmasıyla Akdeniz’deki Osmanlı egemenliğini güçlendirmek ve Hristiyan korsan faaliyetlerini sona erdirmek istiyordu. Ayrıca Malta’nın ele geçirilmesi, Osmanlı’nın Avrupa içlerine yönelik harekatlarında bir ileri üs olacaktı. Malta, 1530’dan beri St. John Şövalyeleri'nin kontrolündeydi. Şövalyeler, Osmanlı’ya karşı güçlü bir direniş sergileyebilmek için adayı bir kale haline getirmişti. Jean Parisot de Valette, Malta Şövalyelerinin büyük üstadı olarak kuşatma sırasında direnişi organize etti ve ada Avrupa'dan gelen destekle birlikte Osmanlı'ya karşı dirençli bir savunma savaşı yaptı. Bu zafer, Malta’nın ve Hristiyan Avrupa’nın önemli bir savunma hattı olmasını sağladı.
Yakın Tarih
Malta, 1814’te İngiliz kolonisi oldu. 1964’te bağımsızlığını kazandı. 2004 yılında Avrupa Birliği’ne katıldı.
Ekonomi
Malta küçük bir ada ülkesi olmasına rağmen oldukça çeşitlenmiş, dinamik ve modern bir yapıya sahip. Malta’nın stratejik konumu, Avrupa, Afrika ve Orta Doğu arasındaki ticaret yollarında yer alması, ekonomik kalkınmasını destekleyen temel faktörlerden. Ülke, özellikle finansal hizmetler, turizm, dil öğrenimi, denizcilik ve teknoloji alanlarında güçlü bir ekonomiye sahip. Ekonomi, özellikle hizmet sektörü odaklı.
Malta’nın kişi başına düşen Gayri Safi Yurtiçi Hasılası (GSYİH), 2023 yılında 31.189,63 ABD doları olarak kaydedilmiş. Satın alma gücü paritesine (SAGP) göre ayarlandığında ise, kişi başına düşen GSYİH aynı yıl için 57.230,15 ABD doları. Bu veriler, Malta’nın dünya ortalamasının üzerinde bir ekonomik performansa sahip olduğunu göstermekte.
Başlıca Sektörler
1. Turizm
• Malta ekonomisinin en büyük gelir kaynaklarından.
• Adanın tarihi, doğal güzellikleri ve yıl boyunca süren sıcak iklimi, her yıl milyonlarca turisti çekmekte.
• Özellikle Valletta, Mdina, ve Blue Lagoon gibi turistik yerler popüler.
2. Finansal Hizmetler
• Malta, düşük vergilendirme ve düzenleyici avantajlar nedeniyle uluslararası finans ve bankacılık sektöründe önemli bir oyuncu olmuş.
• Özellikle fintech, blockchain ve kripto para şirketleri Malta’da faaliyet gösteriyor.
3. Denizcilik ve Lojistik
• Malta, Avrupa’nın en büyük gemi sicil kayıt sistemlerinden birine sahiptir.
• Limanları, Akdeniz’de önemli bir ticaret ve lojistik merkezi olarak hizmet vermektedir.
4. Teknoloji ve iGaming
• iGaming (çevrim içi oyun ve bahis) sektörü, Malta’da hızla büyüyen bir alan.
• Ülke, online oyun şirketleri için cazip bir vergi rejimi sunmaktadır.
• Blockchain ve dijital teknoloji alanlarında Malta “Blockchain Adası” olarak anılmaktadır.
5. İlaç ve Üretim
• Malta, ilaç üretimi ve yüksek teknoloji ürünlerinde de büyüyen bir sektöre sahip.
6. Eğitim ve Dil Okulları
• Malta, İngilizce dil eğitimi almak isteyen öğrenciler için popüler bir merkez. Bu sektör de ekonomiye önemli katkı sağlıyor.
Ve Malta'nın tarih öncesi dönemlerine kısaca bakalım...
İnsanlığın günümüzde geldiği gelişmişlik noktasını ''insanlık uygarlığının en gelişmiş düzeyi'' olarak görme kibiri hakimdir gününüz insanında...Oysa ki dünya üzerinde tarih öncesi zamanlara kadar giden öyle eser, yapı, belge ve bulgular vardır ki bu görüşü yerle bir eder. Bu olağanüstü yapı ya da eserler nasıl oluşturulmuş, hangi zaman diliminde yapılmış ? diye hayretlere düşer insan...İşte Malta takım adaları da bu tarih öncesi insanlık mirasına ev sahipliği yapan olağandışı coğrafyalardan biri.
Malta'nın resmi, bilinen klasik tarihsel kronolojisine göre ilk insanlar buraya yaklaşık 7900 yıl önce (MÖ 5900) yerleşmişler. Bunların İtalya coğrafyası ve Sicilya'dan tahta sallar ile gelen Taş Devri çiftçileri olduğu düşünülüyor. Hatta ilk yerleşik gelişkin kültürün ise yaklaşık 5600 yıl önce kendini gösterdiği düşünülmekte. Peki bu kültür birdenbire bu olağanüstü yapıyı inşa etmiş olabilir mi ?
GGANTIJA
Bu tarih öncesi yapı kompleksinin isimi Gozo adasında bulunan GGANTIJA... Devasa bir megalitik yapı.
Buradaki duvarların inşası için bazıları 50 ton ağılığındaki yüzlerce devasa megalit taş bloğu kaldırmak gerekiyor. Günümüzdeki kalıntılar ise tapınağın ilk boyutunun yaklaşık yarısını oluşturmakta. Öyle ki oval biçiminde bölümleri olan birbirine bağlı taş duvarları kırmızı renge boyanmış 2 tapınaktan oluşuyordu. Arkeolojik kazılarda kömürleşmiş hayvan kemiği kalıntılarının bulunması bir kurban töreni ya da ziyafet alanı gibi kullanılmış olabileceğini düşündürüyor. Ne zaman inşa edildiğini gösteren güvenilir bir karbon (C14) analizi ise henüz elimizde yok. Yani bu dev tapınağın ne kadar eski olduğunu bilmiyoruz. Ggantija'ya baktığınızda bu ölçekteki bir yapıyı tasarlayıp inşa etmek için gerekli aşamalı olarak gelişmiş beceri setine dair bir tür kanıt görmek istiyorsunuz.
Üstelik Ggantija Malta'daki tek megalitik tapınak değil. Arkeolojik araştırmalar sonucu Malta'nın iki ana adasında buna benzer 19 arkaik tarih öncesi yapı daha bulundu.
Peki böylesine küçük adalara bu kadar çok tapınak yapmak için çok fazla planlama ve organize insan gücü gerekmiyor mu ? Belki de henüz bilmediğimiz çok daha karmaşık bir açıklama söz konusu...Acaba Dünya uygarlıklarının eski mit ve efsaneleri bize bir şeyler fısıldıyor olabilir mi ? Nesiller boyu aktarılan sözlü gelenekler olan bu mitler de bence asla göz ardı edilmemeli.
Malta'nın antik mitlerine bakıldığında ise Ggantija'yı yapanlarla ilgili bir efsane olduğunu görmekteyiz.
Ġgantija’nın ismi, Maltaca’da “dev” anlamına gelen ġgant kelimesinden türetilmiş. Bu, tapınakların inşasıyla ilgili en popüler efsaneye dayanmakta.
Yerel inanışa göre, tapınaklar o kadar büyük taş bloklardan yapılmıştır ki, bunların sıradan insanlar tarafından inşa edilmesi mümkün değildir. Halk arasında, tapınakların devler tarafından inşa edildiğine inanılmıştır. Bu devlerden birinin adı Sunsuna olarak geçer. Efsaneye göre, Sunsuna adlı dev bir kadın, sırtında taş blokları taşıyarak tapınakları yalnız başına inşa etmiş. İlginç bir şekilde, tapınakları yaparken bir yandan da bir bebek taşırmış. Bu efsanenin ilginç taraflarından biri de ''ana erkil'' bir anlayış içeriyor olması. Bir başka ilginç nokta da Meksika'daki Büyük Cholula Piramidi'nin de dev insanlar tarafından yapıldığı efsanesi; gerçekten bu ilginç benzerlikler tarih öncesi Nuh Tufanı efsanesi ile de bağlantılar içermekte. Yani bütün bu yapılar Tufan öncesi Buzul Çağı sonlarındaki gelişmiş bir uygarlığın kalıntıları mı acaba ?...Kim bilir ?...
Tabi bu tür hikayeler, Malta’nın tarihi ve arkeolojik mirasını çevreleyen birçok mitin bir parçası; Her biri tonlarca ağırlıkta olan bu blokların, Neolitik dönemde basit aletlere sahip olduğu düşünülen insanlar tarafından nasıl taşındığı hala tam olarak açıklanamamış durumda; ayrıca, Ġgantija ve diğer tapınakların gündönümleri ve Sirius (Köpek) takımyıldızı ile ilgili astronomik hizalanmaları ve dini ritüeller için kullanıldığına dair ipuçları da, tapınaklara mistik bir hava katmakta...
Güncel bilimsel bulgular, bu yapıları inşa edenlerin Malta’nın ilk yerleşik toplulukları olduğunu gösterse de hala açıklamaya muhtaç noktalar bulunduğu da bir gerçek. Buna rağmen, efsane, Ġgantija’nın cazibesini ve büyüsünü korumaya devam etmekte.
Son Buzul Çağı doruğunda (20.000/12.000 yıl önce), dünya okyanuslarındaki su seviyelerinin bugünkünden yaklaşık 120 metre daha alçak olduğu dönemlerde Malta adaları Sicilya ve İtalya anakarasına karasal olarak bağlanmış durumda idi. Buzul Çağı hayvanlarının bu antik kara köprüsünü kullanarak Malta'nın sıcak ve bereketli topraklarına göçüp çoğaldıkları biliniyor. Belki insanlar da aynı şekilde gelmiş olabilirler.
Klasik arkeoloji Malta'daki insan varlığını bu kadar erken zamanlara dayandırmamakta; ancak bunun doğru olmadığını görüyoruz. Bunun kanıtı ise Ghar Dalam Mağaraları...
Malta'nın ana adasının güneydoğu kıyısına yakın bir konumda...Malta'nın tarih öncesini anlamamızı sağlayan jeolojik bir zaman makinesi.
Mağaranın derinliklerine inilip belirli katmanlar geçildiğinde ise bu katmanlarda bulunacak herhangi bir buluntu ya da kalıntı ise en aşağı 12.000 yıllıktır diyebiliriz. Malta'nın resmi tarihini doğru kabul edersek bu katmanlardaki kazılarda insan kemiği bulunmaması gerekiyor. Ancak yaklaşık yüz yıl önce 1917 yılında arkeologlar bir şey buldu !
İnsana ait iki azı dişi...Neandertal azı dişleri...Bu önemli buluntu ise Malta tarihinin yeniden yazılmasını gerektirecek nitelikte. 1952'de bu kemiklerin yaş belirlemesi yapıldı. Sonuçlar ise bir nedenden ötürü yayınlanmadı !? Klasik tarih yazıcıları ve akademisyenler hala 7900 yıl öncesine kadar hiç bir insanın Malta'ya ulaşmadığını savunmakta. Niye ?!? İşte tam burada Einstein'in o ünlü sözü akla geliyor ''bir önyargıyı yıkmak atomu parçalamaktan daha zordur''. Bir ezberi bozmak gerçekten çok güçtür. Önemli bir alanda çalışma yapan bir grup akademisyen bu çalışmaların merkezi ve bilirkişisi olduğunda kendi bulduklarından vazgeçmeleri çok zor oluyor. Akademik varlıklarını bu değişmez ve dogma haline gelmiş bulgulara dayandırıyorlar. Yeni bulgu ve farklılaşan gerçekliği kendilerine karşı yapılmış bir saldırı olarak görüyor ve tavizsiz bir savunma mekanizması geliştiriyorlar. Oysa ki bilim insanı olabilmek zamanla değişen gerçeklik karşısında tarafsız ve önyargısızca araştırma yapmayı gerektirmiyor mu ??
2016 Yılında ise Malta Tarih Öncesi Derneği başkanı Dr. Anton Mifsud dişlerin güncel analizini antropologlara bizzat yaptırmak istedi. Ve sonuçta dişlerin Neandertal dişleri olduğu doğrulanmış oldu. Bu da Malta'da Buzul Çağı'nda (en az 12.000 yıl önce) insan bulunduğunun kanıtı !...
Malta Adası’ndaki bir başka gizem paralel oluklu kanallar (İngilizce: cart ruts), dünyanın en gizemli arkeolojik kalıntılarından biri. Bu kanallar, Malta ve Gozo adalarında, özellikle Clapham Junction ve Misrah Ghar il-Kbir gibi bölgelerde yoğunlaşmış.
Kanallar, kayalara oyulmuş şekilde paralel ilerleyen izler ve yaklaşık 60 ila 110 cm genişliğinde olup, bazıları metrelerce derinliğe ulaşıyor. Kanalların tam olarak ne amaçla ve kimler tarafından yapıldığı hala kesin olarak bilinmemekte...Kanalların kesin tarihi de net değil, ancak genellikle Neolitik Dönem (MÖ 10.000/6000) veya Tunç Çağı'na (MÖ 3000-1000) tarihlendiği düşünülmekte.
Benzer gizem Türkiye'mizde Frig Vadisi olarak bilinen antik bölgemizde de yer almakta...
Aynı Malta'dakine benzer paralel oluklu kanal yol sistemi ülkemizde de karşımıza çıkmakta.
Umarım Malta hakkında biraz da olsa fikir sahibi olmuşuzdur. Bu vesileyle biricik oğlum Cem'e Malta'da planladığı yaşantısında başarı ve mutluluklar diliyorum....
Kaynaklar
https://www.mdpi.com/2077-1444/13/5/464 - Neolithic Ritual on the Island Archipelago of Malta
Comentários