top of page

FENİKE / İSKİT BAĞI

TÜRK KÜLTÜR AĞACININ BÜYÜK DALLARINDAN BİRİ İSKİT SAKA'LARIN TARİHE İZ BIRAKMIŞ KOLU: FENİKELİLER (PHOENICIANS)

MÖ 19-20. Yüzyıllar arasınsa İskit/Saka İmparatorluğu Tanay Han (Tanousas) öncülüğünde Kuzey Kafkasya'dan güneye inerek yaptığı akınlarla bugünkü Türkiye (Anadolu, Trakya), Suriye, Mısır ve Filistin'in bir bölümünü ele geçirip bölgede hakimiyet kurmuşlardır. 

Romalı Latin Tarihçi Marcus Junianus Justinus Frontinus (MS 2.Yüzyıl) ''Tarih - Historiarum'' kitabında konuyu şu şekilde anlatmaktadır: (I, 6); 

"Doğrudur, çok eski zamanlarda Mısır kralı Vezosis (Sesostris) ve Skythia (İskit) kralı Tanay (Tanousas) varmış: onlardan birincisi sefer düzenleyerek, Pontus'a kadar gelmiş, diğeri ise Mısır'a kadar gitmiştir."


(2.1) İskitlerin çok büyük ve görkemli olan eylemlerini anlatırken kökenlerinden başlamalıyız; (2) çünkü imparatorluklarından daha az ünlü olmayan bir yükselişleri vardı; ne de kadınlarının cesur eylemlerinden çok erkeklerinin yönetimiyle ünlüydüler. (3) Erkekler Partlar (Part Sakaları) ve Baktriyalıların kurucuları olduklarından , kadınlar Amazon krallığına yerleştiler ; (4) Öyle ki, erkek ve dişilerinin işlerini kıyaslayanlar için, hangi cinsin daha seçkin olduğuna karar vermek zordur.


(5) İskitlerin ulusu her zaman çok eski olarak kabul edildi;...

(2.2) Doğuya doğru uzanan L Scythia'nın bir tarafı Öksin Denizi (Kuzeydoğu Karadeniz ve Colchis-Kolşik bölgesi) ile çevrilidir; diğer yanda, Rhipaean Dağları (günümüz Rusya Volga-İdil bölgesi) tarafından; arkada, Asya ve Phasis Irmağı (Güney Kafkasya, Gürcistan'da Karadeniz'e dökülür) tarafından . (2) Hem uzunluk hem de genişlik olarak çok uzaklara uzanır. (3) Halkın herhangi bir işareti yoktur, çünkü ne toprağı ekerler, ne de herhangi bir evleri, meskenleri veya yerleşik bir meskenleri yoktur; ancak her zaman sürüleri beslemekle ve ekilmemiş çöllerde dolaşarak meşgul olurlar. (4) Karılarını ve çocuklarını yanlarında, yağmura ve soğuğa karşı postlarla kaplandıkları için ev yerine kullandıkları tekerlekli çadırlarda (otağlar) taşırlar. (5) Aralarında adalet, yasaların etkisinden çok insanların karakterinde (yazılı olmayan kurallar - töre) görülür. (6) Onlara göre hiçbir suç hırsızlıktan daha iğrenç değildir; çünkü sürülerini çitsiz ve ormanda barınaksız tutan insanlar arasında, çalmaya izin verilseydi ne güvenli olurdu? (7) Başkalarının onlara göz diktiği kadar, onlar da altını ve gümüşü hor görürler. (8) Süt ve bal ile yaşarlar. Bu konuda MÖ 5.Yüzyılda yaşamış Bodrumlu Herodot ta Justinus'u destekleyecek şekilde İskit Saka ulusu ve insanları hakkında “hippomolgi” (kısrak sağanlar) ve “galaktophagi” (sütle beslenenler) saptamasında bulunmuştur ki bu da Türk bozkır kültürünün önemli özelliklerinden biridir. (9) Yün ve giysi kullanımı ile birlikte, sürekli soğuktan kıvranırlar; bununla birlikte, büyük ve küçük vahşi hayvanların postlarını giyerler. (10) Böyle bir perhiz, komşularına ait hiçbir şeye göz dikmedikleri için aralarında adaletin gözetilmesine neden olmuştur; çünkü yalnızca zenginliklerin yararlı olduğu yerde, onların arzusu galip gelir. (11) Ve keşke diğer insanlar da aynı ölçülülüğe ve başkalarının mallarını istemektense özgürlüğe benzer bir özgürlüğe sahip olsalardı! (12) O zaman her çağda ve ülkede kesinlikle daha az savaş olacaktı; (13) ve kılıç kaderin doğal gidişatından fazlasını yok etmeyecekti. (14) Ve doğanın onlara, Mora kavimlerinin (Yunanistan) bilge adamlarından ve filozoflarının ilkelerinden uzun bir eğitimle elde edemeyeceklerini bahşetmesi son derece harika görünüyor; ve kültürlü ahlakın cilasız barbarlarınkiyle karşılaştırıldığında dezavantaja sahip olması gerektiğini.(15) Bir halkta kötülüğün cehaleti, diğerindeki erdem bilgisinden çok daha iyi bir etkiye sahiptir.


(2.3)  Asya'daki en yüksek komutanlığı üç kez istediler; kendileri de her zaman ya herhangi bir yabancı güç tarafından taciz edilmedi ya da fethedilmeden kaldılar. (2) Pers kralı Darius, utanç verici bir kaçışla İskit'ten ayrılmak zorunda kaldı. (3) Koreş'i (II. Kiros) bütün ordusuyla öldürdüler. (4) Büyük İskender'in generali Zopyrion'u bütün kuvvetleriyle aynı şekilde kestiler . (5) Romalıların kollarını duydular, ama hiç hissetmediler. (6) Part ve Baktriya güçlerini kurdular. (7) Onlar, güçlüklere ve savaşlara dayanıklı bir ulustur; vücut güçleri olağanüstü; Kaybetmekten korktukları hiçbir şeye sahip çıkmazlar ve galip olduklarında şandan başka hiçbir şeye göz dikmezler...


Açıklamak gerekirse  (II, 3, 7-8):

İskit halkı hem çalışmada, hem de savaşta dirençlidir;  vücudu inanılmaz derecede güçlüdür; o kaybedilecek hiçbir seyi aramaz, galip geldiğinde ise şan ve ünden başka hiçbir șey aramaz. İskitlere ilk savaş açan Mısır firavunu Vezosis (Sesostris) olmuştur. Önceden onlara elçi göndererek itaat etmelerini istemiştir. Ancak iskitler, komşularından kralın yaklaştığını öğrenince, elçilere şöyle cevap vermişlerdi: "bunca zengin halkın lideri bu kadar fakir olanlara akılsızca savaş açmakla yanlış yapıyor, çünkü bu savaşın sonucu bilinmez, galip gelseler de kazanacak bir şeyleri olmayacaktır, kaybedecekleri ise bellidir.'' Bundan dolayı İskitler, düşmanın gelmesini hiç beklemeden, daha fazla ganimet elde etmek üzere, kendileri düşmanın üzerine gideceklerdir. Söylediklerini yaptılar. Kral düşmanın böylesine hızlı șekilde yaklaştığını duyunca, savaş için tüm hazırlıkları yapmış olan ordusunu bırakarak kaçtı ve korkusundan kendi ülkesinde gizlendi. Iskitlerin Mısır'ın içine girmelerine bataklıklar engel olmuştur. Geri dönüşte, onlar Asya'yı (Anadolu'yu) istila etmişlerdir ve onu (savaştan kaçan Mısır kralını) haraca bağlamışlardır ama haraç miktarını ölçülü tutmuşlardır, fakat bunu galip geldiklerinin bedeli olarak değil, daha çok onlara hükmettiklerinin işareti olarak yapmışlardı. (1)


Herodot Tarihi'nde İskit/Saka'ların bugünkü Türkiye (Anadolu, Trakya), Mısır ve Filistin'in önemli bir kısmını fethetmesi olayını şu şekilde anlatmaktadır:


 (Her. I, 103-104-105-106): "Ve o (Med kralı Kyaksares (Cyaxares-A.T), Asurluları savaşta yenip Ninova'yı kuşattığı sırada İskitlerin dev ordusu akıp geldi, onların başında ise İskit kral, Fratotios'un oğlu Madyas bulunuyordu; onlar Asya'ya akın ettiler, Kimmerleri Avrupa'dan çıkardıktan sonra, onları kovalayarak Med ülkesine kadar geldiler. Yükü olmadan hafifçe yolculuk eden için Meotis Gölü'nden (Azak Denizi'nden) Phasis Irmağı'na (günümüz Gürcistanı Karadeniz kıyısı) ve Kolkhlar ülkesine (Kolhis) kadar otuz günlük yoldur; yol üzerinde ise tek bir halk vardır Saspeirler; oralardan geçenler kendilerini Med ülkesinde bulurlar. Fakat İskitler bu yolu tutmayıp, yukarıdaki yola sapmışlardı. Bu yol çok uzundur sağında Kafkas Dağları kalır işte burada Medler, İskitlerle savaşa girmişler ve savaşta mağlup olup, iktidarlarını yitirmişlerdi. İskitlerse tüm Asya'yı (Anadolu'yu) ele geçirmişlerdi." Daha sonra Herodot İskitlerin Anadolu'dan ayrılıp Mısır'a yönelmelerini şöyle anlatır: "buradan Mısır'a yürüdüler, Suriye ve Filistin'e ulaştıklarında Mısır Firavunu Psammetikos onlara hediyeler sunarak daha fazla ilerlememeleri için rica etti." (2) 


Kayserili Eusebius (MS 3.Yüzyıl) ''Vakayiname Kuralları'' adlı eserinde şunları yazar:

1- İskitler, Filistin'e kadar egemenlik kurdular.

2- İskitler, Filistin'e kadar sokuldular. (3)


Aurelius Augustinus (Saint Augustin; 354-430) ''Yedi Kitabın İncelenmesine İlişkin... - The Seven books of St. Augustine, Bishop of Hippo, On Baptism, against the Donatists'' eserinde şunları yazar (VII, 8): Ve İskit şehirlerinden biri olan Manassiya Betsan't (Bugünkü İsrail'deki Beit Shean - ''Scythopolis'' şehri). Șimdi onun adı Skythopolis'tir. Insan, Skythia' dan bu kadar uzak yerlerde nasıl bir İskit şehri olduğuna şaşırabilir. Bunun gibi Büyük Iskender'in de Makedonya'dan bu kadar çok uzakta İskenderiye Şehrini inşa etmesi şaşırtıcı gelebilir. Şüphesiz O böylesine uzak seferler sayesinde bunu yapabilmiştir. Aynı şekilde İskitler de bu şehri, bir zamanlar savaşlarla çok uzaklara kadar ilerlemeleri sayesinde kurabilirlerdi. Halkların tarihinde, İskitlerin hemen hemen tüm Asya'yı egemenlikleri altına aldıklarını okuyabiliriz; bu, hiçbir neden olmaksızın Mısır kralının onlara savaş açtığı zaman olmuştur, üstelik o, İskitlerin yaklaştığını duyunca korkmuş ve ülkesine dönmüştü. (4)


Yahudilerin tarihini anlatan kutsal kitap Tevrat Yeremya kitabında İskit Akınları şu şekilde anlatılmaktadır:


13 RAB yine, "Ne görüyorsun?" diye seslendi. "Kuzeyden bu yöne bakan, kaynayan bir kazan görüyorum" diye yanıtladım.

14 RAB şöyle dedi: "Ülkede yaşayanların tümü üzerine Kuzeyden felaket salıverilecek.''

15 ''Çünkü kuzey krallıklarının bütün halklarını çağırıyorum" diyor RAB.

"Kralları gelip Yeruşalim surlarında, bütün Yahuda kentlerinin karşısında, Yeruşalim'in kapı girişlerindeTahtlarını kuracaklar. Ne acı! Nasıl da yüreğine işliyor!"

19 ''Ah, içim içim! Acıdan kıvranıyorum. Ah, yüreğim, yüreğim çarpıyor. Sessiz duramıyorum!

Çünkü boru sesini, savaş naralarını işittim!''

20 ''Felaket felaketi izliyor, Bütün ülke viran oldu. Bir anda çadırlarım, Perdelerim yok oldu.''

21 ''Ne zamana dek düşman sancağını görmek, boru sesini duymak zorunda kalacağım?''

22 "Halkım akılsızdır, Beni tanımıyor. Aptal çocuklardır, Akılları yok. Kötülük etmeyi iyi bilir, İyilik etmeyi bilmezler" diyor RAB.

23 ''Ben Yeremya yere baktım, şekilsizdi, boştu, Göğe baktım, ışık yoktu.''

24 ''Dağlara baktım, titriyorlardı, bütün tepeler sarsılıyordu.''

25 ''Baktım, insan yoktu, gökteki bütün kuşlar kaçmıştı.''

26 ''Baktım, verimli ülke çöle dönmüş, bütün kentler yıkılmıştı. Bütün bunlar RAB'bin yüzünden,

O'nun kızgın öfkesi yüzünden olmuştu.''

27 RAB diyor ki: "Bütün ülke viran olacak, ama onu büsbütün yok etmeyeceğim.''

28 ''Bu yüzden yeryüzü yasa gömülecek; Gök kararacak; Çünkü ben söyledim, ben tasarladım. Fikrimi değiştirmeyecek, verdiğim karardan dönmeyeceğim."

29 ''Her kentin halkı, Atlılarla okçuların gürültüsünden kaçıyor. Kimi çalılıklara giriyor, kimi kayalıklara tırmanıyor.

Bütün kentler terk edildi. Oralarda kimse yaşamıyor. Yeruşalim Kuşatma Altında...''

"Güvenliğiniz için kaçın, ey Benyamin halkı! Yeruşalim'den kaçın! Tekoa'da boru çalın! Beyt-Hakkerem'e bir işaret koyun. Çünkü kuzeyden bir felaket, Büyük bir yıkım gelecek gibi görünüyor.''

RAB diyor ki: "İşte kuzeyden bir ordu geliyor. Dünyanın uçlarından büyük bir ulus harekete geçiyor.''

''Yay, pala kuşanmışlar, Gaddar ve acımasızlar. Atlara binmiş gelirken, Kükreyen denizi andırıyor sesleri.

Savaşa hazır savaşçılar...''


''Karşına dizilecekler, ey Siyon kızı!”

'Ve işte ben, tüm kuzey krallık kabilelerini buraya çağıracağım, diyor Yahve, ve onlar gelecekler ve hepsi tahtını İyeruselim'in (Yerşalaim-Kudüs) giriş kapısına koyacaklar ve onun duvarları etrafına ve tüm Yahuda şehirlerine yerleştirecekler.  Yahuda ülkesinde ilan edin ve Kudüs'teki herkese bildirin, yüksek sesle haykının ve borazanları yeryüzünde çaldırıp bağırın: "Toplanın hadi, müstahkem kentlere gidelim. Sion'a doğru sancak dikin ve durmayın, koşun, çünkü ben kuzeyden felaket ve büyük katliam getireceğim. Aslan sık ormandan çıkıp, halkları yok etmeye başlıyor: o senin topraklarını boş çöl yapmak için yerinden dışarı çıkıyor, senin şehirlerin harap olacaktır, insansız kalacaklar... Ve oradan benim yanıma, her şeyden daha güçlü olan rüzgâr esecek ve ben onlar hakkında hükmümü vereceğim. İşte o bulutlar şeklinde yükseliyor, onun savaş arabaları fırtına gibidir, onun atları kartallardan daha hızlıdırlar; biz mahvolduk! Biz perişan olacağız... 


''Halklara ilan edin, Kudüs'e haber verin ki, çok uzak ülkeden gelip Yahuda şehirlerini kuşatıyorlar ve nara sesleriyle kulakları sağır ediyorlar... Atlıların ve okçuların gürültüsünden tüm şehirlerdeki insanlar etrafa dağılmış olacaklar...''


 ''İşte ben sizin, İsraillilerin evine, diyor Yahve, çok uzaktan güçlü ve kadim bir halkı getireceğim, dilini bilmediğin, ne konuştuğunu anlayamadığın bir kavmi. Onun ok kılıfı açık bir tabut gibidir; hepsi cesur insanlardır. Onlar senin ekip biçtiklerini yiyecekler; onlar senin oğullarını ve kızlarını yutacaklar, onlar senin öküzlerini ve koyunlarını yiyecekler, onlar senin üzümlerini ve incirlerini yiyecekler; onlar kılıçlarıyla senin güvendiğin müstahkem kalelerini yıkacaklar, fakat o günlerde bile, diyor Yahve, ben hepinizi yok etmeyeceğim." 

''Yahve öyle diyor: Sion kızı, işte kuzey ülkesinden bir halk geliyor ve büyük bir halk yeryüzünün kıyılarından ayağa kalkıyor; onlar ellerinde ok ve kısa mızrak tutuyorlar, onlar gaddar ve acımasızdırlar, onların sesi denizin uğultusuna benziyor ve onlar atları üzerinde tek bir kişiymiş gibi saf tutmuş halde uçuyorlar ve seninle savaşmak istiyorlar. Biz onların haberini duyunca, ellerimiz takatsiz kaldı, büyük keder sardı bizi, doğuran kadınlar gibi acı çektik. Tarlaya çıkmayınız, yolda yürümeyiniz, çünkü düşman kılıcıyla her taraftan dehşet saçabilir.''(I, 15; IV, 5-7; 12-13, 16, 29; V, 15-18; VI, 22-25) (5)


Yukarıdaki tarihi kayıtlardan ve anlatılardan anlaşılacağı üzere Fenikeliler (Phoenicians); MÖ 19-20. Yüzyıllar arasınsa Türk Kültür ve Tarih Ağacı'nın önemli dallarından biri olan İskit/Saka İmparatorluğu'nun yöneticilerinden biri olan Tanay (Tanousas) Han öncülüğünde Kuzey Kafkasya'dan güneye inerek yaptığı seferler ile bugünkü Türkiye (Anadolu, Trakya), Suriye, Mısır ve Filistin'in bir bölümünü ele geçiren ve bölgede egemenlik kuran İskit Sakalarının önemli bir kolu olan halktır. 

Fenikelilerin güçlendikleri dönem, MÖ 1500 ile MÖ 539 yılları aralığına dayanmaktadır. MÖ 868 yılında Asurların egemenliğine giren Fenikeliler, MÖ 573 yılında ise Babillerin egemenliğine girmiştir. Bu önemli uygarlık, ticaret, denizcilik ve kültür katkılarıyla Akdeniz uygarlıklarının çok önemli bir parçası olmuştur. Fenike; (MÖ 2000-50) tarihleri arasında, bugünkü Suriye, Lübnan ve Filistin-İsrail boyunca denize kıyısı olan bağımsız kent devletleri topluluğudur.

Bereketli Hilal'in Akdeniz'e bakan kıyılarında gelişen bu uygarlık, deniz-egemen bir yapıda şekillenmiştir. Fenikeliler, Doğu Akdeniz'den tüm Akdeniz kıyılarına hatta Atlas Okyanusu'na yayılarak en bilineni “Kartaca” olan kent devletlerini kurmuştur. Bir deniz kavmi olarak öncelikle ticaretle uğraşmışlar; gittikleri yerlere zeytin, zeytinyağı, incir, ceviz, badem, nar, erik, hurma, kayısı, kavun, balkabağı, şarap gibi gıda ürünleri; bakır, demir, gümüş, altın gibi madenler; Sedir ağacından kereste; fildişi ve camdan sanatsal nesneler; yün, keten, pamuk ve ipek gibi kumaşlar götürmüşlerdir. Mısırlılardan öğrendikleri cam işleme sanatını ilerleterek, “Sayda”, “Sur” ve “Sarepta” gibi şehirlerde saydam camlar üretmişlerdir. Asıl şöhretlerini ise farklı farklı renklendirdikleri kumaşlar sayesinde edinmişlerdir. MÖ 1570'te bir tür kabuklu deniz canlısı olan “Murex” sayesinde mor renkli kumaşlar elde etmeyi başarmışlar ve sonraki zamanlarda Teselya-Mora kavimleri tarafından getirdikleri bu renk kumaşa atfen mor rengin vatanı (Helence: “Phoiníkē”) insanları yani Fenikeliler olarak anılmışlardır. Antik Çağ şairi Homer, Truva'lı Paris'in Helen'e kendisiyle birlikte kaçması için Fenike kumaşı hediye ettiğini söylemiştir.

Fenikelilerin en çok bilinen buluşu abc (alfabe) dir. Fenikelilerin karmaşık çivi yazısı kullanmak yerine ticareti daha kolay ve basit yöntemlerle yapabilmek için geliştirdikleri resim tabanlı tamgalar (harfler) ile Orhun (Gök Türk) abc'sindeki harfler arasında çarpıcı benzerlikler vardır. Yukarıdaki tabloda aralarında yaklaşık 2.000 yıl bulunan Finike abc'si harflerinden 10 tanesini Orhun abc'si harfleriyle ve ona temel oluşturan tamgalarla karşılaştırdığımızda önemli benzerlikler görülür.


Kadim Türk kültüründeki Tengri (Tenri, Tanrı) tamgası bir daire içindeki + simgesinden oluşur; daire sonsuz gökyüzünü, + ise yeryüzünün dört yönünü gösterir. Bu tamgaya kaya resmi (petroglif) biçiminde özellikle Sibirya, Orta Asya, Mezopotamya ve Anadolu coğrafyalarında rastlanmaktadır. Fenike abc'sinde ''Teth'' harfi olarak bulunur. Kadim kaya resim sanatından aşağıda görülen farklı kültürlere geçmiştir :

Resim tabanlı tamgaların insanlık tarihinde Buzul Çağı sonlarından başlayarak mağara duvarlarına, kayalara, daha sonraları üretilen ürün, madeni eşya, kap-kacak, halı, kilim ve dokumalara işlenerek kullanıldığı yönünde önemli arkeolojik, antropolojik bulgu ve güncel veriler bulunmaktadır. Bunlar bize tamga ve simgelerden abc'lere (alfabelere) geçiş sürecinin oluşumu ile ilgili güçlü kanıtlar sunar. Tamgaların her biri ilk dönemlerde tam bir sözcük ya da anlamı ifade etmek için kullanılmıştı. Aşağıda günümüzde halen bazı eşya, halı, kilim ve çeşitli geleneksel giysiler üzerinde kullanılmakta olan arkaik resim tabanlı tamgalara bazı örnekler bulunmaktadır :

Fenike alfabesinin, günümüz tüm modern alfabelerinin temelini oluşturduğu düşünülmektedir. Alfabeleri, önce Anadolu ve Antik Teselya-Mora (günümüz Yunanistan'ı) uygarlıklarında; sonra Kenan bölgesinde ve Roma'da (Latin abc'sine evrilerek) yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Helenistik ve Latin abc'lerinin yalnızca Fenike değil, ilave olarak Pelasg-Etrüsk-Luwi-İyon-Karya-Leleg-Likya abc'lerinden türetilmiş abc'ler olduğu yönünde önemli bulgu ve araştırmalar mevcuttur. Eskişehir Yazılıkaya Frig yazıtları olarak bilinen aslında İskit-Saka-Kimmer yazıtları olan yazıtlarda kullanılmış abc ve Fenike ve Pelasg-Etrüsk abc'leri arasında önemli benzerlikler ile birlikte kendilerinden sonraki abc'lere köken teşkil etmiş olmaları ile ilgili tarafsız, bilimsel ve kapsamlı araştırmalar insanlığın tarihe bakış açısını kökten değiştirecek bilgiler verecektir. Kaynaklar bölümünde konu ile ilgili Cambridge Üniverisitesi kaynaklı bir araştırma çalışması önemli bilgiler vermektedir.


“İmparator İskit dilinde (Gök-Türkçe) yazılmış mektubu bir tercüman aracılığıyla okuyunca, oldukça istekli bir biçimde elçiyi huzuruna kabul etti.” - Bizans Kaynaklarında Türkler (Menandros'un Fragmanları).


“Gök Türk elçileri ellerinde bir Türkçe (İskitçe) mektupla vardıkları İstanbul’da çok iyi karşılandılar. Bizans’a ilk defa bilinmeyen bir ülkeden elçi geliyordu” - Kök Tengri’nin Çocukları- Ahmet Taşağıl.

Herodot, "Yunan Mitolojisi'nin Hesiod ve Homer tarafından PELASGLAR'dan alınmış Anadolu tanrılarından yararlanılarak oluşturulduğu"nu söyler. Anadolu İyonyalılarının da yazılarının da (Grek-Yunan olmayan) Pelasg'lardan geldiğini ve buna pelasgik (pelasgic) yazı sistemi dendiğini anlatır. Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı da, bu ozanlar aracılığıyla Anadolu uygarlıklarının etkisinin kaçınılmaz olduğunu, “Homer ile Hesiod, bu Tanrıları tutup yoktan var etmediler.” (Kabaağaçlı 2005: 26) sözleriyle ortaya koyar.


Herodot Helen kavimlerinden farklı özellikler gösteren Arkadyalılar'ın Pelasg olduğunu söylemektedir!.. MAKEDONYA'ya eski Helen kavimleri de PELA(S)GONYA derlermiş... Hatta Herodot "Bir zamanlar Teselya-Mora bölgesine PELASGİA denirdi.'' diye eserinde yazmıştır.


Mor Halk


Mezopotamya kraliyet ailesinin elbiseleri için Tire'de üretilen ve kullanılan mor boya, Fenike'ye bugün bildiğimiz ismini vermiştir (Sur halkı için kullanılan kelime Helenistik dilde Phoinekes'ten gelir) ve ayrıca Fenikeliler, Mora kavimleri tarafından ''Mor Halk'' (Tarihçi Herodot'un söylemi) olarak adlandırılmıştır; sebebi ise rengin, işçilerin derisinin üzerinde bir leke gibi kalmasındandır. Herodot Fenike'yi alfabenin doğduğu yer olarak işaret etmiştir. Alfabenin Mora kavimlerine gelişini ise Fenikeli Kadmus'a bağlamış (MÖ 8. yy'dan önce), Kadmus'tan önce Mora kavimlerinin (Yunanların) bir alfabeye sahip olmadığını ifade etmiştir. Fenike alfabesi ise bugünkü batı medeniyetlerinin çoğunun kullandığı alfabenin atasıdır ve Biblos'ta kullanılmaya başlanan alfabe aynı zamanda İncil'e de ismini vermiştir (Helenistik dilde "kitaplar" anlamına gelen "Ta Biblia" dan gelmektedir). Biblos, Antik Mısır ve Mora kavimlerinde yazmak için kullanılan kağıdın, papirüsün (Helence 'bublos') büyük ihracatçılarındadı. Ayrıca birçok antik çağ Mora kavimleri (Yunan) mitolojisi tanrısının Anadolu-Mezopotamya uygarlıkları ve Fenikeliler'den alındığı; Fenike tanrıları Baal ve Yamm ile (Mora-Yunan) tanrıları Zeus ve Poseidon hakkındaki bazı hikayelerde tartışmasız benzerlikler bulunduğu görülmektedir. Diğer yandan, Yeni Ahit'in son kısmı ile ilişkilendirilen Tanrı ile Şeytan arasındaki savaşla, Fenikeli Baal ile Yamm arasındaki savaşın aynısının daha sonraki bir versiyonu olarak geçtiği, aynı mitlerin bu iki durumda da kullanıldığına dair benzerlik dikkate değerdir.(5)


İsim bilim açısından Fenike kültürünü incelediğimizde: Fenike Tanrıları ‘EL’ Türkçede; El, İl, Ülke, Devlet, Yönetim merkezi anlamlarına gelmektedir. ‘Anat veya Anath ile Atargatis’  ise Türkçede; Atargatis sözcüğü Büyük Baba anlamında ATA ile büyük erkek kardeş anlamında Aga sözcüklerinin birleşiminden türetilmiş izlenimi verir. ‘Anat’ ya da 'Anath'' sözcüğü bir tanrıça ismi olup ise Türkçedeki ANA sözcüğü ile ilişkilidir. Bu arada ''Türkçe'' dediğimizde yalnızca günümüzde kullandığımız Türkiye Türkçesi anlaşılmamalıdır. Türk Dili geçmişi bilinmeyen zamanlara ve uzak coğrafyalara kadar giden 60'tan fazla lehçe içeren kadim bir dildir. Türkler; Ata ve Analarına yani büyüklerine önem veren, EL'ine, İl ve Ülkesine değer veren bir toplumdur.


Fenike şehirleri: Arados, Byblos, Sidon/Sayda, Tyros/Tire ve Akka dır.

Arados Türkçede: 1 Ar, Arınma, Arılık, Saflık ve temizlik 2 Ara, mesafe anlamına gelmektedir.

Sayda: Say Türkçede;1 Kara taşlık yer 2 Vücuda giyilen zırh 3 Sayı, Saymak, 4 Düz, ince, yassı taş, 5 Saydam (şeffaf içi  görünen) anlamına gelir.

Tyros/Tire Türkçede; 1 Tr Türk sözcüğünün kısaltmasıdır. 2 Dikişte kullanılan pamuk ipliği,

Akka Türkçede; 1 Ak (beyaz, parlak) 2 Akka / Aga/ Eke büyük erkek kardeş Ağabey anlamına gelir.


Fenike Dönemine ait Abibaal, Elibaal/Elibol, Safatba'al yazıtlarında geçen isimler Türk Dili ile ilgili olama olasılığı vardır. Ayrıca yazıtlarda Tark ve Türk sözcükleri geçmektedir. 


Yine yazıtlarda geçen ‘Abibaal’ Türkçe; Abi (Büyük erkek kardeş), ‘bal(a)’ ise; 1 Bal 2 çocuk anlamlarına gelmektedir.


Elibaal/Elibol Türkçe; 1 Elibol, Cömert 2 El: İl, Ülke Bol: Geniş, sayıca çok olan anlamlarına gelmektedir. 


Berlin Müzesinde sergilenen Abibaal Yazıtı ve çevirisi:

(1) [MŠ(?) ZY]B' `BB'L MLK [GBL BYḤMLK (?) [ Bu onun yapması gereken heykel (?) , Abibaʻal, Kral [Yehimelk'in (?) oğlu Byblos'un]

(2a) MLK] GBL BMṢRM LB'L[T GBL ʼDTW [ Kralı ] Byblos, Mısır'dan, Baʻal için [ Leydisi Gebal'da ].

(2b) TʼRK BʻLT GBL YMT ʼBBʻL WŠNTW] 'L GBL [ Baʻalat Gebal, Abibaal'in günlerini ve yıllarını uzatsın ] Byblos üzerinden.

(Donner, Herbert; Rölig, Wolfgang (2002). Kanaanäische und aramäische Inschriften (5 ed.). Wiesbaden: Harrassowitz. p. I, 2.)


Elibaal Yazıtı Yazıtı ve çevirisi:

Eliba'l Yazıtı olarak da bilinen Osorkon Büstü, 19. yüzyılda Byblos'ta (bugünkü Lübnan'da) bulunan Mısır firavunu Osorkon I'in büstüdür . 

Transcription

1. zpfl.albfl. mlk.gbl.bcie

1. mš .zpfl. albfl. mlk.gbl. b[n].

2. lb]flt. gbl.adtw. tark. [bflt. gbl

3. ymt]. lbfl. wšntw. fl. g[b]]


Çeviri:

Tanrıçası Byblos için genişleyecek 1 A Yehimilk oğlu Byblos kralı Eli-Baal'in yaptığı Va konuşması 2. Kime 3. -Byblos'ta Baal yılları [kral olarak]

(William F. Albright , Byblus'tan MÖ Onuncu Yüzyıla ait Fenike Yazıtları, JAOS 67 (1947): 153–154. Vriezen, Theodoor Christiaan (1951). Filistin Yazıtları . Brill Arşivi. GGKEY:WGXUQKP9C87)


Safatba'al Yazıtı ve çevirisi:

Beyrut Ulusal Müzesi'ndedir. Bu duvar kral Safatbaal tarafından yaptırılmıştır.

(1)QR Z BNY ŠPṬB'L,MLK

(2)GBL BN 'LB'L MLK GBL

Byblos kralı Elibaal'ın oğlu Byblos'tan,

(3)BYḤMLK MLK GBL LB'LT

Baalat için Byblos kralı Yehimelk'in oğlu

(4)GBL 'DTW T’RK B'LT GBL

Gebal , Leydisi. Baalat Gebal ömrünü uzatsın

(5)YMT ŠPṬB'L WŠNTW 'Ben GBL

Safatbaal'ın günleri ve Byblos'taki yılları.

(Donner, Herbert; Rölig, Wolfgang (2002). Kanaanäische und aramäische Inschriften (5 ed.). Wiesbaden: Harrassowitz. p. I, 2.) (7)


Fenike Eserlerinde arkaik Türk kültür ve simgeciliğine ait ögeler

Resim: FENiKELiLER, Sabatino Moscati,Dost Kitabevi Yayınları Sayfa:97 (8)

Resimde görüleceği üzere Fenike kabartmasında arkaik Türk kültür simgelerinden Kün-Ay diğer adıyla Ay-Yıldız simgesi mevcuttur. Bahse konu simge taht üzerinde oturan ve başında İskit Saka Keçe Külah başlığı bulunan Fenike Kağan/Kral/Yönetici başlığında da bulunmaktadır.


İSKİT BAŞLIĞI 


Ahameniş Tarihi kayıtlarında İskitler, Sakâ Tigrakhaudâ (Türk başlıklı Sakalar) 'sivri şapkalı okçular' olarak adlandırılırlar. Gök-Türk Kağanlığı dönemindeki Sui-Şu (Suishu) adlı Çin kayıtlarında Tu-kie sözünün Türk dilinde miğfer/başlık anlamına geldiği şu şekilde belirtilmektedir: Altayların biçimi demir tolgaya benzer, onların dilinde demir tolgaya Tu-kie - Tu jue denilir, sonra bu yüzden bu adı benimserler. Türk adı “miğfer/başlık” anlamında Farsça kaynaklarda ise; “Targ” olarak telaffuz edilmiştir.

Keçe Külah İskit Saka Türk Başlığı ve Türklerin ulusal kültür sembolü Kün-Ay diğer adıyla Ay-Yıldız 

Hayat Ağacı, Kün-Ay ve Ellerini göğe kaldırmış alkış (dua) eden insan betimlemesi.

Türk Kültüründe Taşbaba/Balbal adı verilen tarzda Fenike Heykelleri.

Sikkede At figürü


Fenike Eserinde Sekiz Köşeli Yıldız


Uçan Tulpar Üzerinde elinde Yay tutan kral.

(Tulpar: Türk Mitolojisinde Uçan Kanatlı At'tır. Yay ise Türklerde egemenlik simgesidir.)


Fenike kültürü MÖ 400 yıllarına kadar varlığını sürdürdü. Fakat bölge, o tarihten sonra diğer komşu halkların etkisinde kaldı. Önce Asurlular ardından Persler, bir süre Romalılar ve nihayet Osmanlılar bölgeyi 400 yıl boyunca yönettiler. 1948 yılında İsrail’in kuruluşundan günümüze kadar da bölgedeki sınır çatışmaları sürüp gidiyor.


Truva Savaşı sonrası (MÖ 1200'ler...) Troya'dan Türkçesi ile Truva'dan (Tur-Ova) İtalya'ya göç eden Truvalılar İtalya'da Etrüsk Uygarlığını ve Devletini kurdular. Etrüsklerin İtalya'ya göçü ve egemenliği sürecinde işbirliği içinde oldukları akraba kültür Fenikeliler olmuştur.


TUR-OVALILAR (TRUVALILAR) VE DEVAMI OLAN ETRÜSKLER DİĞER ADIYLA TURKANALAR (TARKANLAR-TÜRKANLAR) 


MÖ 3000'lerden MS 400'lere kadar Ege ve Trakya'da egemen olan Truvalılar (Etrüsk, Pelasglar, İskit-Sakalar) ve devamı olan Traklar, At yetiştiren Kımız içen Türk kültür soylu uluslardandır. Truva Türkçede TUR-OVA: Turların/Turanlıların Ovası/Obası/Ülkesi anlamına gelmektedir.


(MÖ 90–MÖ 30, yılları arasında yaşayan)  tarihçi Diodorus ''Bibliotheke Historike (Tarih Kitaplığı)'' adlı eserinde  "Truva toprakları üzerinde kral olarak ilk hüküm süren kişi"nin Teucer/Teukros olduğunu ifade eder. Ankhises, Aineid'te onun Truvalıların "ilk atası" olduğunu hatırlatır. Teucer,  Okeanos (Okeanidlerin yani Okyanuslar, Denizler ve Irmaklar hakimi Okların ülkesinden gelen) ve Tethys'in (Irmakların annesi) çocuğu Skamander'in (İskit/Sakalı'nın) oğludur. Dardanos'un gelişinden önce, Dardanya (ve daha sonra Troad /Troya diye anılan bölge) Teucria ve sakinleri Teucrians olarak biliniyordu ve isimleri Kral Teucer'den /Teukros'tan geliyordu. Skamander (İskit/Sakalı), Zeus'un oğlu olan bir ırmak tanrısı olarak da tanımlanmaktadır.  

Latin Şair Vergilius'un Aeneis isimli eserinde belirtildiğine göre Truvalı Aneas, Truva Savaşı sonrası şehirden ayrılıp yeni bir yurt arayan Truvalılara önderlik etti. Önce sağ kurtulanlarla beraber Kaz Dağı'nın güneyindeki Antandros (Altınoluk) kentine gelip buradan gemi ile denize açıldılar. Rüzgâr onları Kartaca'ya sürükledi. Kartaca Kraliçesi Dido'nun bir süre misafiri olduktan sonra tekrar yola çıktılar ve Orta İtalya'da karaya vardılar. Aeneas, İtalya’nın Tiber Nehri kıyılarında Etrüsk kolonisini kurdu. Burada yörenin kralı Latinus ile dost oldu ancak Mora (Yunan) kolonisinin komutanı Turnus ile dövüştü ve onu yenerek öldürdü. Latinus’un kızı Lavinia ile evlenerek Lavinium (Latium'un limanı) kentini kurdu. Latinler üzerinde Etrüsk egemenliği sağlanmış oldu. Bu kent sonraları Albalonga   adını alacaktır. Nihayet kent Roma adını alarak çok ünlenecek ve tarihte önemli roller üstlenecektir.

Aeneas soyu, oğlu Lulus ile devam eder ve bu soydan gelen Rhea Silvia Mars'tan (Ares'ten) ünlü ikizler Remus ve Romulus’u (Remo ve Romolo) doğurur. Truvalı Aneas, Truva'da Hektor'dan sonra en büyük kahraman sayılırdı. Dardanya prensiydi. Torunları Dişi Kurtun emzirdiği Romulus ve Remus, Roma kültür ve yönetim şekline köken olmuştur. Roma uygarlığının, Etrüsk mitolojisindeki tanrılardan, hukukundan, mimarlıktan, devlet yönetim biçimlerinden (kurultay-meclis-senato-cumhuriyet), yol yapım tekniklerine kadar, kökünü hemen hemen tümüyle Etrüsk uygarlığından almış olduğu günümüzde saptanmış durumdadır.


Rupert Furneux'nün Kayıp Uygarlıklar kitabında bu durum şu şekilde anlatılmaktadır:


Etrüskler (diğer adıyla TURKANALAR/TARKANLAR/TÜRKANLAR), MÖ 7. yüzyılda artık 12 kent - devletten oluşmuş bir federasyon kurmuşlardı. 


Etrüskler, deniz güçlerini Kartacalılarınkiyle birleştirerek, güney İtalya'daki Mora (Yunan) kolonicilerini durdurdular. Mora kolonicilerini MÖ 535'de Alatia'da yapılan savaşta yendiler. Etrüskler güçlerinin doruğuna erişmişlerdi artık. Sonra devlet yavaş yavaş çökmeye başladı. MÖ 474'de Etrüsk donanması Mora kolonicileri tarafından Napoli körfezinde yenilgiye uğratıldı. Cumhuriyetçi Romalılar MÖ 396'da Etrüsk kentlerinden Veii'yi, MÖ 265'de de Volsinii'yi yıktılar. Böylece İtalya'nın ilk uygarlığı yenildi. Şair Horace'a göre de, "kendilerini yenenleri yendiler onlar."(9)


Etrüskleri bir başka makalede daha derinlemesine inceleme sözü vererek Fenike / İskit Bağı adlı makaleme burada son veriyorum.


Tarihsiz kalmayın, esenlikle kalın....



Kaynaklar :

1-Romalı Tarihçi MarcusJunianusJustinus /PompeiusTrogus/ I, 6- II, 3, 7-8,MarcusJunianusJustinus'unEpitomahistoriarumPhilippicarumPompeiTrogi  (Just. II, 5, 14- 17)

2-Halikarnaslı (Muğla/Bodrumlu) Herodotos ( d.MÖ 484 ö.MÖ 425)/Herodot Tarihi / I, 103-104-105-106

3-İskitlerden Erken Alanlara Kuzey Kafkasya / A.A. Tuallagov/ sayfa:98

4-Aurelius Augustinus (Saint Augustin) /Yedi Kitabın Incelenmesinelişkin 7 Kitap / VII, 8

5-Yahudilerin tarihini anlatan kutsal kitabı Tevrat Yeremya kitabı

7-Fenike Dönemine ait Abibaal, Elibaal/Elibol, Safatba'al yazıtları: Donner, Herbert; Rölig, Wolfgang (2002). Kanaanäische und aramäische Inschriften (5 ed.). Wiesbaden: Harrassowitz. p. I, 2., William F. Albright , Byblus'tan MÖ Onuncu Yüzyıla ait Fenike Yazıtları, JAOS 67 (1947): 153–154. Vriezen, Theodoor Christiaan (1951). Filistin Yazıtları . Brill Arşivi. GGKEY:WGXUQKP9C87

8-FENiKELiLER, Sabatino Moscati,Dost Kitabevi Yayınları  

9-Kayıp Uygarlıklar, Rupert Furneux Sayfa:144

İnsanlığın Ortak Simgeleri - Haluk Berkmen

https://numismatics.org/store/ns47/ - Scythians and Greeks on the Western Black Sea.

Herodot Tarihi, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1973.

Çınar, Aynur (2020). "Tarihte Kaybolmuş Bir Medeniyet Etrüskler ve Etrüsk Dini". Belleten. Türk Tarih Kurumu Yayınları. s. 46. 3 Haziran 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Haziran 2020.




37 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Kommentare


Yazar Hakkında
WhatsApp Image 2022-11-17 at 2.45.19 PM.jpeg

Muzaffer Haluk Hızlıalp 30.11.1962 yılında İstanbul’da doğmuştur. İlk öğrenimini Erenköy ve Yıldız İlkokullarında, orta ve lise öğrenimini Fransız Saint-Benoit Erkek Lisesi’nde, Üniversite eğitimini İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde, lisans-üstü eğitimini ise İngiltere King’s College’ da tamamlamıştır.

#GunesInsan

Yeni bir çalışma yayınladığımda güncelleme almak için bloguma abone olun.

Teşekkur ederim!

bottom of page