top of page

BAFA EKİM 2024 GEZİMİZ


Haziran 2024’te geldiğimiz Bafa’yı çok özlüyoruz ve Ekim 2024 için yaptığımız planı uygulamak üzere çok sevdiğimiz bölgeye ve Nail beyin Ada Pansiyon’una tekrar geliyoruz. 30 Eylül, 1 ve 2 Ekim tarihlerini burada geçirip izlenimlerimizi sizlere aktarmak istiyoruz. Gezi güncemizin sonunda, en aşağıda ilgili ‘’YouTube’’ videolarımızı da bulabilirsiniz.


30 Eylül Pazartesi İstanbul’dan yola çıkıp saat 14:30 gibi Bafa Gölü kıyısındaki Kapıkırı köyümüze varıyoruz. İlk iş olrak Ada Pansiyon’un sahibi Nail beyi görüp odamıza yerleşiyoruz. Biraz dinlenip üstümüze yürüyüşe uygun giysiler giydikten sonra rehberimiz Mehmet Çakır ile buluşup Karya Yolu’nu yürümek üzere yola koyuluyoruz.


30 Eylül 2024 – 1. Gün- Karya Yolu

Latmos Herakleia’sının antik taş döşeme yol ağlarından biri ve Bafa Gölü kıyısından başlayarak Karakaya Köyü yönündeki Arap Avlusu’na doğru uzayan Herakleia antik Karya Yolu’nda muheteşem doğal panorama ve doyumsuz vadi manzaraları eşliğinde yürümeye başlıyoruz. Aslında yolun tamamı Arap Avlusu denen yere gidiş dönüş yaklaşık 19 km tutuyor ve bir gece çadır-kamp konaklaması öneriliyor; ancak biz bugün kısa bir bölümünü yapmayı kararlaştırıyoruz;

3000 yıllık 6,5 km uzunluğunda bir alanı kaplayan Karya Surları arasından tarfisiz manzaralar eşliğinde yürüyoruz. Surlar 67 adet gözetleme kulesini de barıdırıyor…


Karya Uygarlığı dediğimiz zaman MÖ 1200’lerden MÖ 550’lere yani Pers istilasına kadar Batı Anadolu’da hüküm sürmüş, kültür oluşturmuş 700+ yıllık bir uygarlık ve devletten bahsediyoruz. Bu uygarlık Anadolu ve Ortadoğu Mezopotamya’sının diğer derin uygarlıkları ile birlikte dünya kültür oluşumlarını etkilemiş, yön vermiş…Dünya yakın dönem tarih literatüründe hep Yunan-Grek ya da Helen adı verilip öne çıkarılan helenistik dönemin tüm inanç, kültür hatta dil unsurlarının bu uygalıklardan etkilenerek oluştuğu bir gerçek. Algı yönetimi etkisinden kurtulmak ve gerçekleri görmek gerekiyor.

Anadolu Karya uygarlığının kaçınılmaz etkisini günümüz Yunanistan’ının başkenti Atina “Yukarı Belde” yani “Acro Polis”indeki “Karyatid” mimarisinde de görmek mümkün! Helenistik ve Roma kültür ve sanatı ataerkildir ve kadın arka plandadır. Arkaik Anadolu kültür ve sanatında ise anaerkil unsur, kültür ve gelenekler ön planda olmuştur. Bir zamanların Kubaba’lı, Kibele’li, Artemis’li, Leto’lu, Hekate’li, Arinna’lı, Demeter’li, İnanna’lı Anadolu anaerkil sistemi ile el üstünde tutulan kadın, din-tarım toplumlarının gelişmesi ve onunla eşzamanlı olarak semavi dinlerin baskısı ile toplumsal düzendeki öncü ve eşit yerini kaybetmiş durumda ne yazık ki. Ancak 3.000 yıl önceki Anadolu İyonya’sının Milet’inde Thales ve Ege’nin diğer Anadolu kıyılarında Anaksimenes ve Anaksimandros ile başlayan bilimsel gelişme ve aydınlanma sürecinin Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti aydınlanma vizyonu ile tekrar yoluna koyulması bizler için olduğu kadar tüm dünya için de çok önemlidir.


Kanımca Promete’nin şu sözü düşünen ve sorgulayan kadın-erkek herkes için çok anlamlı:

“Zeus tahtından inmedikçe benim işkencem asla bitmeyecektir”.

Rotamızda muhteşem doğa görüntülerinin yanı sıra dev grano gnays kayaların, ortamı süsleyen Beşparmakların zengin florası ile birlikte sonbaharın rengarenk ortamının bu benzersiz coğrafyada bize eşlik etmesinin tadını çıkarıyoruz.

Gnays kayaların, magmatik veya tortul kayaçlardan oluşan oluşumlara etki eden yüksek sıcaklık ve yüksek basınçlı başkalaşım süreçleriyle oluştuğunu anlıyoruz.


Anadolu Karya döneminde bu yolun inşa edildiğini öğreniyoruz. Karya Yolu olarak ta geçiyor. Daha sonra Helenistik dönem olarak ta adlandırılan Makedon İskender dönemi sonrası halefleri arasındaki egemenlik kavgaları sonunda Karya bölgesinin önemli bölümüne Makedon komutan Pleistark egemen olur. Kaynaklarda kentin Beşparmak coğrafyasındaki önemli noktalarla bağlantısını sağlayan yol ağının da bu dönemde iyileştirildiği belirtiliyor. Herakleia’nın çevresi ile kurduğu ilişki ağının temelinde ise mal ve asker sevkiyatı ile birlikte haberleşme ihtiyacının yattığını söylemek mümkün.

Rotamızda yürürken bir kayanın içine çizilmiş (oyulmuş, betimlenmiş) ‘’+’’ biçiminde bir kaya resmi görüyoruz. İnsanlığın en eski ‘’Tanrı’’ simgelerinden biri olup daha sonra Hıristiyanlık tarafından ‘’haç’’ olarak kullanılan bu simge kadim Türk kültüründeki en az 5000 yıllık ‘’Tengri Tamgası’’. Evren-Yer-Gök-Doğa döngülerinin (çark-çıkrık-çığrıklarının) simgesidir. Dünyanın birçok coğrafyasında da bu simgenin kullanıldığını hatırlıyoruz.

Karya Yolu yürüyüşümüz devam ediyor…

Bafa Gölü’nün olağandışı görüntüleri eşliğinde göl kıyısına iniyoruz…

Türkiye’nin önemli kuş cennetlerinden biri olan Bafa Gölü’nün batı kıyısı, sonbahar ve ilk baharda göçmen kuşların konaklayıp, üredikleri sığ bir alan. Serçin, Otluboğaz-Gölyaka kısmı ise; Flamingo ile Balıkçılların beslenme ve dinlenme alanları. Levrek, çipura, gümüş balığı, kefal türlerinin avlandığı Bafa Gölü kıyısında bize eşlik eden iki şirin köpeğimiz ile birlikte flamingo ve balıkçılların kaçışmalarını izliyoruz… Yılan balığı konusuna sonra geleceğiz.

Üzerinde Doğu Roma döneminden kalma garnizon surlarının olduğu bir adacık…

2024 Söke yangınında Bafa Gölü’nden su alırken kırıma uğrayan Türk Hava Kurumu (THK) uçağını görüyoruz.

Yorucu ama bir o kadar da keyifli yürüyüşümüz ardından pansiyon balkonumuzda Bafa’nın olağanüstü gün batımını doya doya seyre dalıyoruz…

 

 

01 Ekim – 2.Gün – Karahayıt Köyü, Balıktaş Mağarası – 8000 yıllık kaya resimleri

Aydın ve Muğla topraklarına yayılan Antik Dönem’in kutsal dağı Beşparmak-Latmos’taki mağaralarda Neolitik Döneme tarihlenen çok sayıda kaya resmi bulunuyor. Çoğu kırmızı renkteki bu resimlerde insan figürleri öne çıkıyor.

Geçen gezimizde Kerdemlik ve Aydın Söke tarafındaki Karakaya Köyü kaya resimlerini görmüştük; bu gezimizin 2. gününde ise Karahayıt köyü Balıktaş mağarası kaya resimlerini görmek ve paylaşmak üzere yola koyuluyoruz.

Karahayıt Köyünden yaklaşık 45 dakikalık bir yokuş yürüyüş sonrası Balıktaş Mağarası’na varıyoruz.

8.000 Yıllık kaya resimleri 1994 yılında yörenin köylü ve çobanları tarafından bulunuyor. Daha sonra ise bu değerli keşfi duyan Alman arkeolog Anneliese Peschlow-Bindokat'ın önemli çalışmaları ile tüm dünyaya duyurulmuş oluyor. Anneliese Peschlow Bindokat’a göre Beşparmak Dağı, Anadolu’nun (Küçük Asya’nın) kutsal dağlarından biri olup dağ, kaya ve su kültlerinin merkezi.

Yakın zamana kadar kurak geçen yıllarda tepeye kadar törenlerin düzenlenip yağmur dualarının yapılması ise kült merkezi özelliğinin günümüzde de sürdürdüğünün bir göstergesi. 

500’e yakın insan figürünün bulunduğu bu kaya resimlerinden bazılarında kırktan fazla figür betimlemesi bir arada bulunurken bazılarında nadiren de olsa tek figürlü resimler karşımıza çıkıyor.


Kaya resimlerinin hemen hepsi kırmızı boyayla yapılmış. Boyalar Latmos bölgesinde bulunan demir oksit ve hematitten elde edilmiş.


Anadolu’nun tarih öncesi arkeolojisine dair en önemli keşiflerinden biri olma özelliğini kazanan kaya resimleriyle ilgili çalışmalarını sürdüren Alman arkeolog Dr. Anneliese Pecshlow Latmos kaya resimlerinde çok sayıda insan figürünün çiftler ve gruplar halinde betimlenmesi, araştırmacının yorumuna göre bereketlilik ve ilkbahar törenleri, geçiş ritüelleri veya düğün-birleşme törenlerini ve günümüzde de süren kült gelenekleri yansıtmakta. Pecshlow, Batı Anadolu’nun erken dönemlerine ait bu resimleri, tüm dünyada örnekleri bulunan kaya resim sanatı içerisinde “benzersiz” olarak nitelendiriyor.


Devlet bu alanları derhal koruma altına almalı milli park-sit alanı olarak ilan etmeli! Bu kültür varlıkları bizim bu topraklarda 1071’den başlayacak şekilde değil; 10/12.000 yıl öncesinden bu topraklarda yaşayıp, karışıp kültür oluşturduğumuzun nadide kanıtlarından biri bu kaya resimleri.


Aşağıdaki yazı milli park oluşturma konusunda önemli bir girişimi anlatıyor; buradaki jeolojik, biolojik, tarihsel, doğal ve kültürel varlıklarla birlikte yaşayan yöre halkını da koruyan, yöreye zarar veren maden ve taş ocaklarının ruhsatlarını iptal eden bir çözüm ile sonuçlandırılmasını umuyoruz, takipçisi olacağız !!...



Beşparmak Dağı-Latmos : Fırtına Tanrısının Evi

Beşparmak’ın (Latmos’un) geçmişine dair kültür izleri, Neolitik Dönem’e kadar uzanıyor. Beşparmak, Anadolu’nun kutsal kabul edilen dağlarından biri. Bu dağ sisteminin en tepe noktası olan Tekerlek Dağ (1400 m.), 'Fırtına Tanrısı'nın evi' olarak kabul ediliyor. Arkaik Anadolu Fırtına Tanrısı, Hatti-Hitit döneminde ve Luwilerde Tarhunt, Hurri’de Teşub, Urartu’da Teşeba, ‘’Boğa’’ olarak ta simgeleştirilmiş, Geyik üzerinde durur biçimde de betimlenmiş, sonraları Antik Çağ’da ise Zeus’a dönüşmüş. Antik Çağ mitlerinde bu dağların, Ay Tanrıçası Karyalı Hekate, Likya’lı Artemi veya Selene’nin sevgilisi genç avcı çoban Endimiyon’u gizlediği mağarayı barındırdığına inanılıyor.

Keşif gezimizin öğleden sonraki bölümünde Bafa Gölü kıyısındaki Karya surları üzerine yapılmış Doğu Roma dönemi kalesine gidiyoruz.

 

Cıvarda ve göl üstündeki Karya kaya mezarlarını görüyoruz…

Binyıllara meydan okuyan Zeytin Ağacı ve dallarına dilek çaputları bağlanan kadim Anadolu Türk Kültürü Kutsal Hayat Ağacı kültü izlerini buluyoruz.

Bafa’da olağandışı renk ve duygular eşliğinde batan güneşi (Güneş Kültü) alkışlıyoruz!...

 

02 Ekim-3.Gün – Beşparmak Doğu Roma Hristiyanlık Dönemi Kaya Freskleri


Hristiyanlık döneminde Beşparmak (Latmos) bölgesi korunaklı ve huzurlu bir bölge olması nedeniyle manastırlar için de tercih edilmiş.


MS 7 – 8. yüzyılda Orta Doğu’dan gelen Hıristiyan rahip ve keşişlerin sığınmak için yerleştikleri Latmos’ta MS 13. yüzyıla kadar süren Hıristiyanlık Dönemi’nin günümüze kadar kalan bazı izlerini görüp sizlerle paylaşmak üzere Beşparmak yürüyüşüne rehberimiz Mehmet Çakır eşliğinde başlıyoruz.

Güzergahımız üzerindeki serin kaya oyuklarında dinleniyoruz…

Yaklaşık 1,5 saatlik bir yürüyüş sonrası Hristiyanlık dönemi ilk kaya freskimiz ile karşılaşıyoruz. Mağara oyuğunun içindeki fresk kireç ve saman karışımı bir sıva üzerine bitki kök boyaları kullanılarak yapılmış. Zamanla tahrip olduğu gözüküyor; ancak İsa Peygamber, azizleri içeren çeşitli betimlemeler son derece güzel yapılmış; mutlaka dönem sanat üslubunu bilen birileri tarafından restore edilmeli ve koruma altına alınmalı!...

İkinci kaya freskimize yol alırken Karya dönemi kaya mezarları, basamakları ve jeolojik kaya oluşumları ile karşılaşıyoruz.

Yaklaşık 1 saatlik bir yürüyüş sonrası ikinci freskimize varıyoruz ve büyüleniyoruz. Bu freskte yine kaya oyuğu duvarı adeta bir tuval gibi kullanılmış ve bu defa çok daha farklı kök boyalar, pastel renkler kullanılarak dönemin Hrıstiyanlık inancını yansıtan olağanüstü betimler oluşturulmuş. Buralar mutlaka milli park olarak ilan edilip, korunup restore edilmeli, arkeo-trekking faaliyetlerine açılmalı ve İzmir Meryem Ana Evi ve diğer bölgelerimiz gibi Hristiyan ziyaretçiler için bir hac ziyareti ortamı oluşturulmalı diye düşünmekten kendimizi alamıyoruz.

Soluklanmak için fresklere karşı bir mola verip rehberimiz Mehmet Çakır’ın eşi Hatice hanımın yaptığı çay ve leziz pohaçaların keyfini çıkarıyoruz.


3.Gün sonu izlenimlerimizi Bafa Gölü yılan balıklarının gizemli göç serüveni ile noktalıyoruz.


Bafa Gölü, Türkiye’deki yılan balıklarının en yoğun olarak yaşadığı alan olarak dikkat çekmekte. İşte gizemli hikayeleri:


Yaklaşık yaşam süreleri 15-20 yıl olan dişi yılan balıklarının ilginç yaşam serüveni ise bilim insanlarının dikkatini çekmekte, bu konuda araştırmalar sürmekte.

Bafa Gölü’nden Büyük Menderes yoluyla Akdeniz’e geçen dişi yılan balıkları, oradan da Cebelitarık Boğazı’ndan Meksika Körfezi cıvarındaki Bermuda Şeytan Üçgeni olarak ta bilinen Sargasso Denizi’ne ulaşıp, derinliklerine yumurtalarını bıraktıktan sonra ölüyorlar.


Henüz larva halindeki yavrular, akıntıların (gulf stream-sıcak su akıntıları) da yardımıyla tersine göçe başlıyorlar. Atlantik Okyanusu’nu aşan, Cebelitarık Boğazı’nı geçip, Akdeniz’e ulaşan yavrulardan bir kısmı, Ege Denizi’ne geçip, Büyük Menderes kanalından Bafa Gölü’ne ulaşarak, yaşam döngülerine devam ediyorlar.


6000 km. uzaklıkta bulunan Sargasso Denizi’nden 18 ile 36 ay arası yolculuk yaparak ulaştıkları Bafa Gölü’nde büyüyüp, üreme dönemine gelince, tekrar Sargasso Denizi’ne doğru yola çıkan balıkların bu göçü neden yaptıkları, yönlerini nasıl buldukları ve niçin aksatmadan sürdürdüklerinin gizemi ise henüz çözülebilmiş değil.


Bir başka rotada görüşmek umuduyla esenlikle kalın....


YouTube videolarımız :


 

18 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


Yazar Hakkında
WhatsApp Image 2022-11-17 at 2.45.19 PM.jpeg

Muzaffer Haluk Hızlıalp 30.11.1962 yılında İstanbul’da doğmuştur. İlk öğrenimini Erenköy ve Yıldız İlkokullarında, orta ve lise öğrenimini Fransız Saint-Benoit Erkek Lisesi’nde, Üniversite eğitimini İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde, lisans-üstü eğitimini ise İngiltere King’s College’ da tamamlamıştır.

#GunesInsan

Yeni bir çalışma yayınladığımda güncelleme almak için bloguma abone olun.

Teşekkur ederim!

bottom of page