top of page

AMAZON JEOGLİFLERİ / TURGAY KAZAKİSTAN


Amazon jeoglifleri (yerçizimleri), Güney Amerika'daki Amazon ormanlarında bulunan antik devasa yer şekilleri. Bu şekiller, Brezilya, Bolivya ve Peru gibi ülkelerde ormanın yoğun bitki örtüsü altında gizlenmiş olan dev geometrik desenler, yollar, çukurlar ve hendek benzeri yapılar. Bu jeogliflerin keşfi, biraz sonra bahsedeceğim lazer-uydu görüntüleme teknolojilerinin gelişmesiyle mümkün oldu.


Bu yer şekillerinin tam işlevi henüz tam olarak bilinmemekle birlikte, bilim insanları bunların eski ritüellerde, tarım faaliyetlerinde ya da gökyüzü gözlemlerinde kullanılmış olabileceğini öne sürüyor. Amazon jeoglifleri, bu bölgedeki insan varlığının sanılandan çok daha eski ve karmaşık bir medeniyete ait olduğu izlenimini de veren bir bilinmeyen şu an için... Bu keşif aynı zamanda, kimi araştırmacılara göre Amazon'un insan etkisinden bağımsız bir bakir doğa alanı olduğu fikrini de sorgulatmakta...

Acre, Brezilya’nın batısında yer alan Amazon ormanlarının bir bölgesi ve burada keşfedilen Amazon jeoglifleri, bölgedeki insanlık tarihine dair önemli ipuçları sunuyor.

Acre’de yer alan bu jeoglifler, uydu görüntüleme ve orman örtüsünün azalmasıyla 1970’lerde fark edilmeye başlanmış; ancak bilim dünyası bu yapılarla ilgili daha ciddi incelemelere 21. yüzyılda başladı.

Acre bölgesindeki jeoglifler, genellikle büyük kare, daire ve altıgen şekillerde düzenlenmiş hendeklerden oluşmakta. Bunların çapı genellikle yüzlerce metreyi bulmakta ve bazıları birbirine bağlı yollarla birleşiyor. Toplamda yüzlerce farklı jeoglif bulunmuş ve bu yapıların tahminen 2000 ila 3000 yıl öncesine tarihlendiği düşünülüyor.

Jeogliflerin ne amaçla yapıldığı hâlâ bir gizem olmakla birlikte, araştırmacılar bunların törensel alanlar ya da sosyal toplantılar için kullanılmış olabileceğini öne sürüyor. Ayrıca astronomik gözlemler ya da tarımsal faaliyetlerde işlev gördükleri de düşünülmekte.


Bu keşifler, Amazon ormanlarının sanıldığından çok daha erken dönemlerde yerleşim alanı olabileceğini gösteriyor. Amazon'un daha çok bakir ve insan etkisinden uzak bir bölge olduğu düşüncesi de bu jeogliflerle sarsılmış oldu. Ayrıca bu yapılar, bölgedeki eski toplumların karmaşık bir sosyal yapıya ve ileri bir mühendisliğe sahip olduklarını da gösteriyor.


Acre’deki bu jeoglifler, kültürel ve arkeolojik açıdan büyük öneme sahip olduğu için uluslararası bilimsel topluluklar tarafından korunmaya ve incelenmeye devam ediyor.


Acre jeogliflerinin yapılış tarihi, arkeolojik bulgulara ve karbon tarihleme yöntemlerine dayalı olarak yaklaşık 2000 ila 3000 yıl öncesine tarihleniyor. Bu da onları MÖ 1000 ile MS 100 arasında bir döneme yerleştiriyor.


Yapılar, Brezilya'daki Acre eyaletinin yoğun ormanlarla kaplı bir bölgesinde bulunduğu için uzun süre fark edilememişti. Ancak ormansızlaşma ve modern teknolojiler (lazer-drone-uydu görüntüleme) sayesinde bu devasa yapılar ortaya çıkarıldı. Jeogliflerin, Amazon'da yaşamış erken yerleşimcilerin karmaşık yapılar ve ritüel alanlar inşa ettiklerini göstermesi bakımından büyük bir önemi var.


Bu dönemde Amazon bölgesinde yerleşik halklar, büyük ihtimalle tarımla uğraşan, gelişmiş sosyal ve dini yapılar kurmuş gruplardı. Jeogliflerin inşa edildiği dönem, bu toplulukların kültürel ve teknolojik gelişiminde önemli bir dönemi temsil ediyor.

Benzer jeogliflere dünyanın farklı bölgelerinde de (Peru, Suriye, Ürdün, Kuzey Amerika...) rastlansa da ben burada Kazakistan Turgay Vadisi'nde bulunan jeogliflerden kısaca bahsetmek istiyorum.


Kazakistan steplerinde 2007 yılından beri sadece havadan görüldüğünde şekilleri anlaşılabilen yaklaşık 260 adet geometrik figür, kare, haç, çizgi ve daireler bulundu.

Jeogliflerin en büyüğü 6,000 ila 10,000 yıl öncesine tarihlenen bir Neolitik yerleşimin yanında bulundu. Bu yer şekli, 101 tepeden oluşan dev bir kareden oluşuyor. Karenin karşı köşeleri de çapraz çizgilerle birleştirilmiş. Ushtogaysky Karesi olarak bilinen yerçizimi, Kazakistan’da keşfedilen ilk ve en büyük jeoglif.

Turgay Svastikası-Bestamskoe Dairesi-Ashsutastinsky Haçı - 700 km yüksekliten çekilmiş uydu görüntüleri.

Ayrıca Kazakistan, Turgay Vadisi'nde keşfedilen üç önemli jeoglif daha bulunuyor; bu jeoglifler Bestamskoe Dairesi, Turgay Svastikası ve Ashsutastinsky Haçı olarak adlandırılıyor. Winnipeg Üniversitesi’nden arkeolog Persis Clarkson, figürlerin Amazon, Peru ve Şili’deki jeogliflere benzediğini ve göçer sanılan kültürler hakkındaki fikirleri değiştirdiğini söylüyor. Avcı toplayıcıların yaklaşık 10.000 yıl önce bu kadar büyük boyutlu projeleri gerçekleştirmek için gereken fazla miktarda insanı bir araya getirebildiği düşüncesi ise araştırmacı ve arkeologların büyük ölçekli insan organizasyonunun doğası ve zamanlamasını yeniden gözden geçirmesine neden olacak gibi gözüküyor.


Şekilleri 2007 yılında Google Earth programı uydu görüntüleri ile keşfeden Kazak Türkü araştırmacı Dimitri

Dey “Şekilleri yerden anlamak çok çok zor. Çizgiler ufuğa doğru gidiyor. Şeklin ne olduğunu anlayamazsınız” dese de tuhaf uzaylı teorilerini tamamen reddederek “Şekillerin havadan görülmek için yapıldığını düşünmüyorum.” diyor. Dey şekillerin Peru’daki Chankillo kuleleri ve  Stonehenge gibi güneşi gözlemleme amaçlı olabileceğini söylüyor. “Şekiller güneşin hareketlerini izlemek için yapılan yatay gözlemevleri” olabilir diyen Dev “Herşey güneş kültüyle birbirine bağlı” diye ekliyor.


Dey “Bütün tepeleri kazamayız, bu ters teper. Bunun yerine Batı’daki gibi modern teknolojilere ihtiyacımız var” diyor. Dr Laporte, Peru Kültür Bakanlığı’nın örenyerlerini korumak ve haritalarını çıkarmak için yaptığına benzer şekilde, drone kullanımı seçeneğinin düşünüldüğünü ifade ediyor. Fakat Dey, zamanın bir düşman olduğunu da hatırlatıyor.


İşte tam bu noktada Lidar (Light Detection and Ranging) teknolojisi, Brezilya Acre ve Peru jeogliflerinin keşfi ve incelenmesinde önemli bir rol oynamış; ''niye ülkemizde, Orta Asya-Sibirya-Mezopotamya coğrafyalarındaki keşifler için de kullanılmasın ??!'' diye önemli bir soru geliyor aklıma....Örneğin Anadolu coğrafyamızın altı da üstü kadar kadim uygarlık göstergeleri ile dolu bence…


Lidar, lazer ışınları kullanarak yüksek çözünürlüklü haritalar oluşturur ve orman gibi yoğun bitki örtüsüyle kaplı alanların altında gizlenmiş yapıları tespit etmekte oldukça etkilidir. Bu teknoloji, araştırmacılara ormanın kalın bitki örtüsünün ya da faklı doğal topografik oluşumların altını tarama ve toprak yüzeyindeki jeolojik ve arkeolojik yapıları ortaya çıkarma fırsatı verir.


Acre bölgesi gibi yoğun ormanlarla kaplı alanlarda, geleneksel araştırma yöntemleri bu devasa yer şekillerini bulmakta yetersiz kalmıştır. Ancak Lidar, lazer darbelerini yere gönderip geri dönme süresini ölçerek yüzeyin oldukça detaylı bir üç boyutlu haritasını çıkarır. Lidar, ağaçların ve bitki örtüsünün arkasında kalan topografik detayları ortaya çıkarabilir ve böylece daha önce bilinmeyen ya da gözden kaçan unsurların, jeoglif ya da benzeri arkeolojik kalıntıların keşfedilmesini sağlar.


Özellikle Acre bölgesindeki Amazon jeoglifleri, ormanların geniş alanları kaplaması nedeniyle uzun yıllar gizli kalmıştı. Ancak Lidar teknolojisinin yardımıyla araştırmacılar, ormanın altında yatan bu devasa geometrik yapıları daha net bir şekilde haritalayabildiler. Lidar ile yapılan araştırmalar, jeogliflerin tam boyutunu ve yerleşim düzenini anlamada büyük bir ilerleme sağladı.


Özetle, Lidar teknolojisi sayesinde:

1. Yoğun orman örtüsü altında gizlenmiş jeoglifler kolayca tespit edilebilmiştir.

2. Yüksek çözünürlüklü haritalar ile jeogliflerin boyutu, şekli ve düzeni daha net bir şekilde ortaya konmuştur.

3. Geniş alanların taranması, arkeologların daha önce ulaşılması zor bölgeleri keşfetmelerine olanak sağlamıştır.


Bu teknoloji sayesinde, Amazon'un insan yerleşim tarihine dair yeni bilgiler edinilmiş ve bölgedeki arkeolojik çalışmalar büyük bir ivme kazanmıştır.


Bu ve benzeri yeni teknolojilerin İnsanlık kültürleri ile birlikte Kadim Türk Kültürünün ve diğer uygarlıklarla olan etkileşiminin araştırılması amacıyla da kullanılması ve bunun için gerekli girişimlerin yapılması son derece önemlidir. Atatürk'ün Türk Tarih Tezi çalışmalarının ele alınıp bir yerlere varabilmesi için Türk Dünyası bilim insanı, araştırmacı ve arkeologlarının güncel bilimsel teknolojileri edinerek kullanmaları gerekmektedir. Bu konuda T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın proje ve katkıları çok önemlidir !


Kaynaklar


50 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

MALTA

Comments


Yazar Hakkında
WhatsApp Image 2022-11-17 at 2.45.19 PM.jpeg

Muzaffer Haluk Hızlıalp 30.11.1962 yılında İstanbul’da doğmuştur. İlk öğrenimini Erenköy ve Yıldız İlkokullarında, orta ve lise öğrenimini Fransız Saint-Benoit Erkek Lisesi’nde, Üniversite eğitimini İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde, lisans-üstü eğitimini ise İngiltere King’s College’ da tamamlamıştır.

#GunesInsan

Yeni bir çalışma yayınladığımda güncelleme almak için bloguma abone olun.

Teşekkur ederim!

bottom of page